İstişare Toplantımızda Destekçilerimizle Bir Aradayız.
Yeni yıl planlarımız tamam. Faaliyetlerimiz için takipte kalın!
Yeni yıl planlarımız tamam. Faaliyetlerimiz için takipte kalın!
24 Eylül 2023
13 Haziran 2020
23 Şubat 1944 Sürgünü ve Şehitleri Anma Programı Yapıldı
24 Şubat 2025
Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun
10 Nisan 2024
3 Haziran 2024
29 Eylül 2024
′′Çeçenistan′ da savaş devam ediyor. Her gün siviller ölüyor Kurtulanların çoğunun ise muhtemel hiçbir zaman iyileşmeyecek bedensel ve ruhsal rahatsızlıkları oluyor. Benim ülkem tıbbi açıdan bir afet bölgesi ve oraya dönmeden içim rahat etmeyecek; fakat biliyorum ki eve dönemem. Çeçen özgürlük savaşçılarını tedavi ettiğim için Kremlin beni terörist ilan etti. Aşırı Milliyetçiler ise yaralı Rus askerlerini tedavi ettiğim için beni vatan hainliğiyle suçluyor.′′ Hiçbir yabancı gözlemci, günümüzde bir çeçen bir Çeçen olmanın ne demek olduğu hakkında tam bir fikir veremez. Bunu ancak o halkın içinden, savaşı tüm vahşetiyle günbegün yaşamış biri yapabilir. İşte kendi hayatını tehlikeye atma pahasına Hipokrat Yemini′ne bağlılığından asla taviz vermeyen Çeçen cerrah Hasan Bayev, bize Çeçenistan′ın gerçek yüzünü anlatıyor. On yıl içinde toplarında iki acımasız savaş yaşayan, savaşan tarafların saldığı inanılmaz vahşetin arasında sıkışan insanlar ve iki tarafın savaşçıları da dahil, tüm bu insanlara yardım etmek için her an ölümle burun buruna, yokluk içinde çırpınan bir Çeçen cerrahın soluk soluğa okuyacağınız anıları… Hasan BAYEV Literatür Yayıncılık
Kitap Türkiye’deki Kafkas kökenli yerleşim yerlerinde 1987 yılında başlayan ve kişisel bir çabayla, çok zor şartlar altında gerçekleşen alan araştırmaları sonucunda derlenmiş “Çeçen Keçe Yaygı Örnekleri”ni konu almaktadır. Kafkasya kökenli bu keçelerin aynı zamanda katalog halinde sunulduğu eser, konu hakkındaki tek bilimsel kaynak olma özelliğini de taşımaktadır. Üniversitelerin Geleneksel El Sanatları, Sanat Tarihi ve Tekstil Bölümleri için kaynak bir eser olan kitaptaki keçe yaygı örnekleri, büyük Kafkas sürgününden sonra Türkiye’de üretilmiş Kafkas El Sanatı çeşitleri arasında da önemli bir yere sahiptir. Aynı zamanda burada söz konusu edilen eserler, yok olan bir kültürün yaşayan fertlerine ait son maddi kalıntılar olduğunu hatırladığımızda bu önem bir kat daha artmaktadır. Erol YILDIR Çapraz Kültür
Elinizdeki kitap, Kafkasya halklarından “Çenen-inguşya Halkıyla Rusya Arasındaki İlişkiler” i içermektedir. Prof. Dr. Yavus Ahmadov’un bu eserini Araştırmacı Yazar tarık Cemal kutlu, Rusça-Çeçence aslından Türkçeye çevirmiştir. “Çeçenya Sorunu” Çarlık Rusyasından başlayarak, Ekim Devrimi, SSCB deneyimi, ‘Ulusların Kendi Kaderini Tayin ve Ayrılma Hakkı’ vb. sorunların, “sosyalist” uygulamalardan BDT’ye dönüşüm sürecindeki gelişmelerin uzantısında yeniden tartışma gündemine getirilmiştir. Yazar XIX. Yy. dan başlayarak tarihsellik ve kopuş sürecindeki gelişme ve tartışmalara ışık tutacak bir çalışma üretmiştir. Konu incelenirken gözetilecek incelik: Emperyalizmin niyet ve gündemini kavrayarak, emekçi halklara yardımcı olmaktır. Sorumluluklarımızın tartıldığı yer burasıdır. Yavus AHMADOV SORUN YAYINLARI
Bu kitap, Dağıstan ve Çeçenistan başta olmak üzere bütün Kafkas halklarının milli bağımsızlık mücadelesinin unutulmaz lideri Şeyh Şamil’in, komutanlığı döneminde yazdığı 100 mektubu içermektedir. Bir efsanenin arka planını gösteren bu mektuplar, Şeyh Şamil’in yalnız askerî dehasının değil, dinî, kültürel, sosyal ve siyasi kişiliğinin önemli belgeleri niteliğindedir. Bugüne kadar Şeyh Şamil ve mücadelesiyle ilgili olarak ortaya konan eserler, belli bir noktadan sonra objektifliğini kaybediyor ve yazarının niyeti doğrultusunda şekilleniyordu. Bu kitapta ise okuyucu, Şeyh Şamil’in ağzından Kuzey Kafkasya bağımsızlık mücadelesini bizzat dinliyor. Dr. Fikret Efe ŞULE YAYINLARI
XIX. Asrın son çeyreğinde Kuzey Kafkasya coğrafyasında hüküm süren cılız ve karmaşık siyasal zemin, bir sonraki yüzyılda, dünya tarihindeki kırılma ve yeni oluşumlara paralel şekilde güçlü arayışlara sahne olmuştur. Sömürgeciliğe karşı varlık koruma mücadelesi veren Kuzey Kafkasya, Çarlık Rusyasının Birinci Dünya Savaşı sırasında çöküşü ile birlikte yol ayırımına gelmiş; 1917’de toplanan Terekkale ve Andi Kurultaylarında yeni bir geleceğe yolalışın rotasını çizmiştir. Farklı düşünce sistematiklerine sahip olmakla birlikte, ülkenin henüz filizlenen intelijansiyası, Hazar ve Karadeniz arasında ortak geçmişten geç alan ve müşterek bir geleceğe yürüme iradesini ortaya koyan “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti”nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Modern çağın “ulus-devlet” formuna bütün yönleriyle karşılık veren “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti” gerçekte yüksek siyasal bilincin yansıması olarak da dikkat çekicidir. Her tarihi olayda olması gerektiği gibi, Kuzey Kafkasya’nın “bağımsızlık” ve “devletleşme” süreci de tartışılırken, bunların kendine özgü politik, ekonomik, tarihsel ve kültürel atmosferde oluştuğu hatırlanmalıdır. Aksi taktirde, dönem koşulları gözardı edilerek geçmişe dönecek her bakışın hatalı neticelere varması kaçınılmaz hale gelecektir. Sefer E. Berzeg BİRLEŞİK KAFKASYA DERNEĞİ
Büyük ve ünlü kahraman Gazi Muhammed geleceğin ünlü imamının vatanı olan Gimri avulunu müdafaa ederken, 1832’de şehit oldu. Ruslar’ın bu avula hücumu büyük kuvvetlerle icra edilmişti. Bütün dağ ve boğazlar cesetlerle dolu idi. Bizzat Gazi Muhammed’in bir kaç maiyet erkânı ile birlikte, müdafaa ettiği bir kulede, Gazi Muhammed ile birlikte, bütün müdafiler, süngüden geçerilmişti. Yalnız, Rus süngüsü ile duvara sıkıştırılmış olan genç ve cesur bir dağlı, bir kılıç hamlesiyle Rus askerini parçaladıktan sonra, göğsündeki süngüyü çıkarıp fırlattı ve cesetlerin üzerinden aşarak kule yanındaki uçuruma atladı. Bu hareketler, Rus askerleri gözü önünde cereyan etmişti. Rus askerlerine kumanda eden General Rozen, o zaman; “Bu küçük çocuk, zamanla Rusya’yı çok meşgul edecek” demişti. İşte bugün Çeçenistan’da şahlanan ve Cohar Dudagev’in şahsında sembolleşen o gencin asil rûhudur ki, bütün Çeçenistan’ı da, bütün Kafkasya’yı da Ruslar’a karşı “Cihad”a çağırmaktadır. Cemal ANADOL Kamer Yayınları
Kafkasya denilince, elli kadar yerli halk ve bir o kadar dil konuşan etnik grubun bir arada bulunduğu ve tartışmalı sınırlarıyla sürekli olarak çatışmanın hüküm sürdüğü bir bölgeyi tasvir etmekteyiz. Kafkasya denilen bölge günümüzde kuzey ve güney olarak ayrılmaktadır. Güney ya da Transkafkasya deyince; üç bağımsız devlet olan Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan akla gelmektedir. Kuzey Kafkasya denilince de, Rusya Federasyonu’nun hâkimiyetindeki Kafkasya anlaşılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde bu bölgeye, bölgesel ve küresel aktörlerin dâhil olmasıyla güç mücadeleleri artmış ve çatışmalar daha da tırmanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen ardından yeni şekillenen Rus coğrafyasında çeşitli çatışmalar yaşanmıştır. Bunlar arasında uzun yıllar süren ve bölgeye verdiği tahribat açısından en yıkıcı olan çatışma Çeçenistan’da meydana gelmiştir. Diğer özerk cumhuriyetler SSCB sonrası Rusya Federasyonu içerisinde çatışmaya evrilmeyen başarılı bir entegrasyon süreci yaşarken, Çeçenistan’da bu süreç ayrılıkçı hareket sonrası savaşa dönüşmüştür. Rus Ordusu, Rusya Federasyonu içerisindeki Çeçenistan topraklarına 1994 yılından 1999 yılına kadar askeri müdahalelerde bulunmuştur. Bu çalışmada da köklerini tarihten almış Çeçen-Rus çatışması bağlamında, Kuzey Kafkas coğrafyasındaki etnik sorunların ve çatışmaların zamanla bu bölgeyi içinden çıkılamaz bir hale getirmekte olduğu ve tarihin tekerrürü sonucu aynı çatışma sarmalına kısa sürede dönüldüğü görülmektedir. Bölgede sürekli devam eden çatışma ortamı, bölgesel ve küresel aktörlerin çatışmaları tırmandıran politikalarıyla sürece dâhil olmaları kalıcı bir çözüm üretilmesini ve bir barış ortamı doğmasını imkânsız kılmakta ve sürekli bir çatışma ortamına zemin hazırlamaktadır. Beyza Gülin Güney Cinius
Bu sayıda Rus hükümeti belgeleri ve Rus kaynaklarından bazı diğer materyaller yayımlanmaktadır. Bunlar açıkça ve inandırıcı bir biçimde, Rusya’da ne yazık ki hala uygar insanlığın içinde bulunduğu “HUKUKUN GÜCÜ” çağına yerini bırakmayan eski “GÜÇ HUKUKU” döneminin üstün olduğunu kanıtlamaktadır. DINA-PRESS Uluslararası Çeçen Hab. Ajansı
Abuzar Aydamirov’un Rus ve Osmanlı arşivlerinden yararlanarak yazdığı ve Ali Bolat’ın Türkçeye çevirdiği Uzun Geceler romanı, sürgünü anlatıyor. İmam Mansur’dan başlayarak Kafkasya’nın ve özellikle Çeçenistan’ın genel ve siyasal durumları oldukça geniş bir perspektif içinde incelenerek Çeçenistan’dan Osmanlı topraklarına göçü bir roman formatı içinde son derece akıcı bir dille anlatıyor. “Tarih tekerrürden ibarettir, derler. Ders alınsaydı hiç tekerrür eder miydi!” özdeyişindeki gibi tarihin bir kez daha nasıl tekerrür ettiğini ibretle okuyacaksınız. Abuzar AYDAMİROV Yalın Yayıncılık
Son yirmi yıllık süreç içerisinde Çeçen Toplumu olarak yaşadığımız kırılmalar, gelecekle ilgili kaygılar, savaş ortamının yarattığı moral bozukluğu ile geçen ve bir anlamda kendi kabuğumuza çekildiğimiz acılı günlerin ardından mevcut durumumuzu gözlemleme fırsatına son yıllarda tekrar kavuştuk. Görünen o ki, kültürel ve toplumsal değerlerimiz gün geçtikçe artan bir hızla yok oluyor. Bu gözlemle kültürlerin adeta çocuk gibi bakım ve özel bir ilgi istediğini tekrar kavrıyoruz. Yok olan değerlerin bir daha kazanılamayacağının farkındalığı, bir şeyler yapamamanın sancısıyla hepimiz derinden etkileniyoruz. Biliyoruz ki, eğer kültürümüzü rastlantısal etkenlerin rüzgarına bırakmadan özgün haliyle olabildiğince koruma isteğine sahip isek, öncelikle ve sadece bizim üzerimize çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Günümüzde, doğduğumuz ve büyüdüğümüz köylerden uzaklarda büyük şehirlerde aynı toplumun fertleri olarak birbirimizden kopuk bir şekilde yaşıyoruz. İnsani bir ihtiyaç olarak birbirimizi tanımamız ve kaynaşmamız gerekiyor. Geleceğimiz olan gençlerimizin tanışıp kaynaşmasına vesile olacak güzel organizasyonlar yapmak, ihtiyaç sahiplerini tespit ederek onların sorunlarına çareler aramak, kişisel birikimlerimizi paylaşmamız toplumsal yok oluşa karşı çok önemli zorunluluklar. Derneklerimiz, bir araya toplanabileceğimiz ve bu gereklilikleri sağlıklı bir şekilde sağlayacak yegane yerler olarak ön plana çıkıyor. İşte, kuruluş amaçları doğrultusunda, farklı ve dağınık bir şekilde yaşayan insanlarımızı bir araya toplayan demeğimizin en önemli görevlerinden birisi olarak; Geldiğimiz yörelerde yaşattığımız bizi biz yapan değerlerimizi çocuklarımıza aktarabilmek, hızla kaybettiğimiz dilimizi, kimliksizleşmeye karşı bir direnç oluşturacak akrabalık bilgilerimizi, babalarımızdan aldığımız binlerce yıllık emanet olan özgün kültürümüzü bizden sonraki nesillere aktarma gayreti hiç bugünkü kadar anlam kazanmamıştı. Olağanüstü öneme sahip bu tür çalışmaların sürekli hale gelmesiyle, evlerimizde bulunan ve hatırasına hürmeten koruduğumuz kültürel materyallerimizin tanıtılmasının, geçmişimize ve kimliğimize ait ne varsa ortaya çıkarılarak kayda alınmasının da kültürel yok oluşu yavaşlatacak/ engelleyecek yegane çarelerden birisi olduğunu düşünüyoruz. Erol YILDIR KAFKAS ÇEÇEN KÜLTÜR DERNEĞİ