Kafkas Diasporası Temsilcileri İftarda Biraraya Geldi





18 Şubat 2021
29 Eylül 2024
Cuma BAYAZIT’ın Kaleminden “OSMANLI’YA ÇEÇEN GÖÇÜ “
28 Aralık 2024
2025 Kurzunuş Lovzar Gecemizden Kareler
3 Şubat 2025
23 Şubat 1944 Sürgünü ve Şehitleri Anma Programı Yapıldı
24 Şubat 2025
Kafkasya’nın kuzeydoğusunda Sunja ve Argun ırmakları çevresinde yaşayan Çeçenler, Kafkasya’nın yerli halklarındandır. Rus-Kafkas Savaşı sonrasında 1860’lı yıllardan itibaren Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalan Çeçenler, Anadolu’nun değişik bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktadırlar. Yüzyıllarca savaşmak zorunda kalan Çeçenler, bu özelliklerinin yanında köklü bir kültürün de taşıyıcılarıdır. Çeçen kültürünün kendine has öğelerini içinde barındıran elinizdeki bu kitap Çeçen insanının özelliklerini, duygu dünyasını, hayata karşı duruşunu yaşanmışlıklarla anlatan Çeçen halkının diasporadaki edebiyat yazımına ilişkin özgün çalışmalardan bir tanesidir. Atilla DOĞAN Kafdav Yayıncılık
Kuzey Kafkasya’nın batı bölgesinde yaşayan halkların (Yakın Doğu ülkelerinde genel olarak “Çerkes” adıyla anılan Şapsuğlar, Adigeler, Abhazlar, Ubıhlar ve diğerleri), büyük bir kesiminin, anavatan sınırları dışında yaşadıklarından dolayı Ermeniler, Yahudiler veya İrlandalılar gibi diaspora oluşturmuş halklardandır. Çerkesler, günümüzde yaklaşık 40 ülkeye dağılmış olmakla birlikte, en büyük grup Türkiye’de yaşamaktadır. Çerkes azınlığın Ortadoğu bölgesinde ilk ortaya çıkışı, esir ticaretiyle ilgilidir. Çerkes yöneticilerden meydana gelen “Burci” hanedanlığı tarafından oluşturulan Mısır Memlük devleti, Kuzey Kafkasya sınırları dışında bulunan özgün bir “Çerkes” devletine dönüşmüştü. Lakin Kuzey Kafkasya’dan kitlesel zorunlu göç, 60 yıldan uzun bir süre devam eden Kafkasya savaşından dağlıların yenik çıkmasından sonra, XIX. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiştir. Arsen Avagyan Belge Yayınları
Son yirmi yıllık süreç içerisinde Çeçen Toplumu olarak yaşadığımız kırılmalar, gelecekle ilgili kaygılar, savaş ortamının yarattığı moral bozukluğu ile geçen ve bir anlamda kendi kabuğumuza çekildiğimiz acılı günlerin ardından mevcut durumumuzu gözlemleme fırsatına son yıllarda tekrar kavuştuk. Görünen o ki, kültürel ve toplumsal değerlerimiz gün geçtikçe artan bir hızla yok oluyor. Bu gözlemle kültürlerin adeta çocuk gibi bakım ve özel bir ilgi istediğini tekrar kavrıyoruz. Yok olan değerlerin bir daha kazanılamayacağının farkındalığı, bir şeyler yapamamanın sancısıyla hepimiz derinden etkileniyoruz. Biliyoruz ki, eğer kültürümüzü rastlantısal etkenlerin rüzgarına bırakmadan özgün haliyle olabildiğince koruma isteğine sahip isek, öncelikle ve sadece bizim üzerimize çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Günümüzde, doğduğumuz ve büyüdüğümüz köylerden uzaklarda büyük şehirlerde aynı toplumun fertleri olarak birbirimizden kopuk bir şekilde yaşıyoruz. İnsani bir ihtiyaç olarak birbirimizi tanımamız ve kaynaşmamız gerekiyor. Geleceğimiz olan gençlerimizin tanışıp kaynaşmasına vesile olacak güzel organizasyonlar yapmak, ihtiyaç sahiplerini tespit ederek onların sorunlarına çareler aramak, kişisel birikimlerimizi paylaşmamız toplumsal yok oluşa karşı çok önemli zorunluluklar. Derneklerimiz, bir araya toplanabileceğimiz ve bu gereklilikleri sağlıklı bir şekilde sağlayacak yegane yerler olarak ön plana çıkıyor. İşte, kuruluş amaçları doğrultusunda, farklı ve dağınık bir şekilde yaşayan insanlarımızı bir araya toplayan demeğimizin en önemli görevlerinden birisi olarak; Geldiğimiz yörelerde yaşattığımız bizi biz yapan değerlerimizi çocuklarımıza aktarabilmek, hızla kaybettiğimiz dilimizi, kimliksizleşmeye karşı bir direnç oluşturacak akrabalık bilgilerimizi, babalarımızdan aldığımız binlerce yıllık emanet olan özgün kültürümüzü bizden sonraki nesillere aktarma gayreti hiç bugünkü kadar anlam kazanmamıştı. Olağanüstü öneme sahip bu tür çalışmaların sürekli hale gelmesiyle, evlerimizde bulunan ve hatırasına hürmeten koruduğumuz kültürel materyallerimizin tanıtılmasının, geçmişimize ve kimliğimize ait ne varsa ortaya çıkarılarak kayda alınmasının da kültürel yok oluşu yavaşlatacak/ engelleyecek yegane çarelerden birisi olduğunu düşünüyoruz. Erol YILDIR KAFKAS ÇEÇEN KÜLTÜR DERNEĞİ
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin çok uzun ve derin bir geçmişi vardır. İlişkileri etkileyen faktörler dönem dönem değişse de bu iki ülke arasındaki ilişkiler tarih boyunca hiçbir zaman dostluk ve güven çerçevesine oturamamıştır. Bu durumu doğuran ana faktör ise ülkelerin stratejik konumları ve bulundukları coğrafyadan kaynaklanan çıkar çatışmalarıdır. Bilindiği üzere, bir yandan Rusya’nın yer aldığı geniş coğrafya ve bu coğrafyayı besleyen zengin doğal kaynaklar diğer yandan Türkiye’nin jeopolitiğinin getirdiği coğrafi avantajlar bu iki ülkeyi her zaman güçlü ve önemli kılarken aynı zamanda birbirlerine rakip hale getirmiştir. Bu rekabetin ve de coğrafi yakınlığın getirisi olarak tarih boyunca Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri etkileyen pek çok mesele olmuştur, bunlardan birisi de Çeçen meselesidir. Çeçenler, SSCB’nin çöküşüyle 1991’de bağımsızlık mücadelesini başlatmış ve ardından Ruslar ile iki kez karşı karşıya gelmiştir. Süreç, Çeçenlerin sindirilmesi ile neticelenmiştir. Bu çalışmada, Çeçenler öncelikle sosyo-kültürel yapıları ile anlatılmakta olup, daha sonra ise bölgede gelişen siyasi gerilimler ve neticesinde yaşanan sıcak çatışmalar bağlamında ele alınmıştır. Doç. Dr. Vefa Kurban Doç. Dr. Pınar Fedakar Dr. Öğr. Üyesi Rabia Uçkun Arş. Gör. Seçil Öraz Beşikçi Mehmet Nuri Kureş Nur Çümen Burcu Gül İksad Yayinevi
Amerikalı bir mücahidin Üsame Bin Ladin’in eğitim kamplarından FBI ve CIA’li Kontra – Terörizme inanılmaz yolculuğunın gerçek öyküsü… Bu eser, hem hükümetler yıldırma siyaseti yaparken masumların terörist diye adlandırdıkları global çatışmaların, hem de kötü biçimde politize edilmiş bürokrasiler içinde kapana kısılmış iyi insanlarla dolu CIA ve FBI’in dikkat çeken yetersizliklerine dokunaklı ve detaylı bir kuş bakışıdır. Bu mücahidi tanıyor ve O’nu takdir ediyorum. O sadık bir Amerikalı, inançlı bir Müslüman ve gerçeklerin sözcüsü. – Robert David Steele – Casusların ve Açık Bir Dünyada Gizliliğin yazarı Sizi cihat yapanların iç dünyasına götüren önemli bir kitap. 9 / 11’in (11 Eylül Olaylarının) Amerikan Haber Alma Topluluğunu niye şaşkına çevirdiği üzerine rahatsız edici bir suçlama. İslamî cihadın az bilinen dünyasını anlamak istiyorsanız bu kitabı okuyun. Aukai Collins ARK KİTAPLARI
′′Çeçenistan′ da savaş devam ediyor. Her gün siviller ölüyor Kurtulanların çoğunun ise muhtemel hiçbir zaman iyileşmeyecek bedensel ve ruhsal rahatsızlıkları oluyor. Benim ülkem tıbbi açıdan bir afet bölgesi ve oraya dönmeden içim rahat etmeyecek; fakat biliyorum ki eve dönemem. Çeçen özgürlük savaşçılarını tedavi ettiğim için Kremlin beni terörist ilan etti. Aşırı Milliyetçiler ise yaralı Rus askerlerini tedavi ettiğim için beni vatan hainliğiyle suçluyor.′′ Hiçbir yabancı gözlemci, günümüzde bir çeçen bir Çeçen olmanın ne demek olduğu hakkında tam bir fikir veremez. Bunu ancak o halkın içinden, savaşı tüm vahşetiyle günbegün yaşamış biri yapabilir. İşte kendi hayatını tehlikeye atma pahasına Hipokrat Yemini′ne bağlılığından asla taviz vermeyen Çeçen cerrah Hasan Bayev, bize Çeçenistan′ın gerçek yüzünü anlatıyor. On yıl içinde toplarında iki acımasız savaş yaşayan, savaşan tarafların saldığı inanılmaz vahşetin arasında sıkışan insanlar ve iki tarafın savaşçıları da dahil, tüm bu insanlara yardım etmek için her an ölümle burun buruna, yokluk içinde çırpınan bir Çeçen cerrahın soluk soluğa okuyacağınız anıları… Hasan BAYEV Literatür Yayıncılık
Elinizdeki kitap, Kafkasya halklarından “Çenen-inguşya Halkıyla Rusya Arasındaki İlişkiler” i içermektedir. Prof. Dr. Yavus Ahmadov’un bu eserini Araştırmacı Yazar tarık Cemal kutlu, Rusça-Çeçence aslından Türkçeye çevirmiştir. “Çeçenya Sorunu” Çarlık Rusyasından başlayarak, Ekim Devrimi, SSCB deneyimi, ‘Ulusların Kendi Kaderini Tayin ve Ayrılma Hakkı’ vb. sorunların, “sosyalist” uygulamalardan BDT’ye dönüşüm sürecindeki gelişmelerin uzantısında yeniden tartışma gündemine getirilmiştir. Yazar XIX. Yy. dan başlayarak tarihsellik ve kopuş sürecindeki gelişme ve tartışmalara ışık tutacak bir çalışma üretmiştir. Konu incelenirken gözetilecek incelik: Emperyalizmin niyet ve gündemini kavrayarak, emekçi halklara yardımcı olmaktır. Sorumluluklarımızın tartıldığı yer burasıdır. Yavus AHMADOV SORUN YAYINLARI
Kafkasya cihadının meşhur komutanı Emir Hattab’ın Çeçenistan, Tacikistan ve Afganistan’daki tecrübelerinin yer aldığı bu kitap, cihad amelinin inceliklerini merak edenlere bir rehber niteliğinde… Samir bin Salih es-Süveylim Küresel Kitap
Bu kitap, 1994’te başlayan Çeçen-Rus Savaşı’ndan bu yana her zaman mağdur Çeçenlerin yanında olan, acılarını elinden geldiğince dindirmeye çalışan İHH İnsani Yardım Vakfı öncülüğünde hazırlandı. Olağanüstü savaş koşullarında, yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide, umut ile umutsuzluk arasında bir yerde bekleyen Çeçenlerin dramını ve Çeçenistan’daki hak ihlallerini konu alan bu çalışmanın önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz. Edisyon İlke Yayıncılık
Çeçenistan’daki savaş, Kuzey Kafkasya’nın Hazar Denizi petrolleri ve petrol boru hatlarıyla daha da karmaşık hale gelen etnik ve jeopolitik bulmacasında belki de buzdağının görünen ucu… Sebastian Smith, Agence France Press7in İngilizce servisi muhabiri olarak yıllarca Washington, Moskova ve Londra’da çalışmış bir gazeteci. Çeçenistan’daki savaşı titizlikle araştırılmış genel bir kafkasya bağlamında anlatırken. Kafkas insanının acılarını ve umutlarını da dile getiriyor. “Tarihin nasıl yazılabileceğiin yürek burkan bir öğrneği. Sebastian Smith Sabancı Üniversitesi Yayınları