Dadi Yurt Köyünün Yok Edilişi
DADİ YURT KÖYÜNÜN YOK EDİLİŞİ
Beş saat boyunca yaşlı, yeni yetme genç, kadın, erkek ve kızlar, kanlarının son damlasına kadar bu insanlıktan nasibini almamış vahşi sürüsüne kahramanca karşı koydu. Kazanamayacaklarını bildikleri halde boyun eğmediler. Kanlarının bedelini de bu sırtlan sürüsüne pek pahalıya ödettiler. Rus askerleri şimdi köy yığıntısını ele geçirmişti. Sağ kalabilen kadın ve çocukları köy meydanına topladılar. Bazıları da ele geçirecek değerli bir şeyler arıyordu.
Kadınları ve genç kızları ayırdılar. Kadınlar çocukları ile birlikte Kazak muhafızlar eşliğinde Vnezapnaya’ya gönderdiler. Kırk altı kızı ellerini bağladıktan sonra, birbirlerine bağladılar. Terek’in diğer tarafındaki subayların keyfini görmeleri için yola çıkardılar. Kaçmalarını önlemek için on kadar asker kızlara bağladıkları urganların bir ucunu ellerine doladılar. Yakın olan Terek kıyısına ulaştılar. Karşı kıyıya ulaşım büyükçe sallarla yapılıyordu. Kızlarla muhafız askerler hepsi birden sala çıktılar. Fakat Salı yöneten adam salın bu kadar yükü taşıyamayacağını, tehlikeli olacağını söyledi ise de askerler dinlemedi. Sal karşı kıyıya hareket etti. Birbirlerine sokulmuş kızlardan bir ses duyuldu.
— Bacılar! Bu domuzlar bizi kendi iğrenç emelleri için, namusumuzu kirletmek için götürüyorlar. Analarımızı, babalarımızı, kardeşlerimizi bunlar öldürdü. Onların kanı bu domuzların elinde daha kurumadı. Eğer bu kanlı ellerini vücudumuza dokundurmalarına izin verirsek Allah’ın huzurunda yüzümüz kara olsun.
— Susun, konuşmayı kesin! Orospular!
Kız konuşmaya devam etti.
— Bütün köylü gaza’ya niyet ederken bizde onlarla birlikte imama uyarak niyet etmemiş miydik? Aybike ile Cansiga’ya imreniyoruz. Yerinde olmak isteriz. Onlardan neyimiz eksik.
— Kes dedim kaltak! Bir daha konuşmayın!
— Kendi namus ve şerefimizi korumak için, canlarını veren babalarımızın, kardeşlerimizin onurunu korumak için, onların terk ettiği bu dünyayı biz de terk etmeliyiz. Sal orta yere gelmişti. Onur ve namuslarını kurtarmak için son ümitleri üzerinde bulundukları saldı. Kızların içinde daha küçük biri sessizce ağlamaya başladı.
— Bacılar; bu düşmanları kendimize güldürmeyelim. Gözyaşlarınızı göstermeyin!
Kızları sürekli azarlayan asker geldi konuşan kıza tokat attı. Buna kızların hepsi birden tepki gösterdi.
— Nehre! Öbür dünyaya temiz gidebilmek için nehre atlayalım. Bizi besleyip büyüten toprak hoşça kal. Üzerinde koşup oynadığımız Terek kıyıları hoşça kal. Yeşil Terek, kendimizi sana veriyoruz. Analarımız bizi senin için büyütmüş. Bağrında bir mezar ver bize. Üstümüzü kumlarınla ört. Temiz vücutlarımızı ve ruhumuzu güvenerek sana teslim ediyoruz. Bizi yaratan büyük Allah’ım! Gazamızı kabul et. Öbür dünyada bizi ana babalarımıza, bacı kardeşlerimize yüz akı ile kavuştur.
— Bacılar! Bu askerler on kadar varlar. Hep birlikte salın kenarına geçersek sal devrilir.
— Evet! Ana babamızdan, bacı kardeşlerimizden ayrı kaldığımız bu dünyayı biz de terk edelim. Allahuakbar!..
Kızlar hep birlikte salın bir ucuna hücum etti. Dengesi bozulan salın öbür ucu havaya kalkınca birbirine bağlı kızlarla kendilerini onlara bağlayan askerler, çığlıklar atarak hep birlikte Terek nehrinin girdaplı sularına gömüldüler. Kızlar tertemiz niyetlerle temiz amaçlarına ulaştılar. Beri yakada kalıp karşıya geçmeyi bekleyen askerler ise olan biteni görmüş ve suya gömülen arkadaşlarının canhıraş haykırışlarını duymuşlardı. Askerler hiçbir zaman hiçbir yerde görmedikleri, başka bir örneğini duymayacakları bir olayın şahidi olmuşlardı. Terek, kızların vasiyetini yerine getirmek ister gibi dalgaları arasında onları sarıp sarmaladı ve gözden kaybetti. Çeçen halkı var olduğu sürece onurunu koruyacak olan Çeçen kızları, bu dünyayı terk ederken kendileri ile birlikte düşmanlarını da götürdüler. Onlara da bir bedel ödetmişlerdi. Salın bir ucuna tutunabilen iki salcı, fal taşı gibi açılmış gözleriyle dehşet içinde olanları izliyordu. Beri yanda kalan askerlerin bazıları başlarından başlıklarını çıkarmış haç çıkarıyorlardı. İçlerinden yaşlı olan biri diz üstü çökerek bir süre bekledikten sonra konuştu.
— Çeçen halkını öldürebiliriz, mahvedebiliriz. Fakat onlara diz çöktüremeyeceğimize bugün artık kesinlikle inandım.
— Bunu nerden anladın Hğorunciy?
— Onur ve haysiyetini canından bile üstün gören analardan doğan bir halka diz çöktürecek bir güç yoktur dünyada. Ben Çeçen kadınlarının kahramanlığı karşısında saygıyla diz çöküyorum.
(Zalim Yermolov’un o gün yok ettiği Dadi Yurt köyü bir daha kurulmadı. Bu gün o köyün yerinde bir anıt yer almaktadır.)
TAYMİN BİYBOLAT —- BAYSAGUROV SUPYAN YUNADİYEVİÇ