SA, HA, CIRDIANGIŞ, GALNIŞ, JİJİG GALNIŞ
1.”sa-” ve “ha-” sözcükleri ve bu köklerden türetilen sözcükler bağlamında köklerinin karşılaştırmalı etimolojik analizi
1.1
“sa” sözcüğü ve “sa-” sözcük kökü:
Yalın sözcük olarak anlamca “can, ruh” demektir. Zamirsel yönü ile ele aldığımızda iyelik zamiri olarak “benim” anlamına gelir. Örnek; sa nana sa yei; benim annem geldi. Latin harfleri ile yazdığımız bu cümlede iki sa görülür. Ancak fonetik olarak “a” fonemleri farklılık gösterir. Birincisinde “e-a” arası bir ses ile söylenir, ikincisinde daha kalın bir “a” sesi söz konusudur.
Bu fonetik belirlemelerden sonra, aslında sa sözcüğü ve türetimleri Çeçence’de bireysel veya içsel anlamlar taşıyan yapılarla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu ise bize dilin sadece iletişim aracı olmadığını aynı zamanda düşünme biçimi olduğunu gösterir.
Tarihsel anlamda Çeçence’de “sa” kökü şu anlamlarla bağdaştırılabilir:
benlik, iyelik; sa → benim
suna; bana
can, ruh, öz anlamı ile gelmek sözcüğünün türetimi noktasında daha içsel, duygusal yöneliminden söz edebiliriz.
Aynı zamanda “sa vuul”: gel, yakınlaş gibi öznel anlamları içerdiğini düşünebiliriz.
1.2
“ha” sözcük ve türetimler için kök anlamı:
Çeçencede varlık bildirimi anlamı öne çıkar. Aynı zamanda mekânsal bildirimi içeren bir köktür.
ha = olmak, var olmak ve bulunulan yer.
ha vuul = var olduğum, bulunduğum yere gel, yanıma gel anlamı. Daha çok nesnel / mekân merkezli bir çağrı olarak nitelendirebiliriz. Oysa “sa” ile çağrı cana, ruha, nesnel olmayan öze çağrıdır.
Buradan çıkaracağımız sonuç bu sözcük türetim ve kullanımlarının düşünsel ve davranış boyutunun olduğudur. Bir başka ifadeyle dilin sadece iletişim aracı olmadığını aynı zamanda düşünme biçimi olduğunu ortaya koyar. Bu ise türetim ve kullanım bakımından etimolojik bir yaklaşımın yanı sıra sosyolinguistik kökenlerinin olduğunu gösterir. Bunun temelinde tarihsel derinlik bağlamında bireysel veya toplumsal düşünme bakımından ayrılan bölge ve lehçe oluşumu ile çeşitliliği gösterir. Bu yapının Çeçen-Rus savaşının bitimine veya hemen sonrasına kadar devam ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle lehçe çeşitliliğinin olduğu Galançoj bölgesinin bir bölüm mukimlerinin Osmanlıya göçü ve diğerlerinin ovalara tahliyesi var olan çeşitliliği büyük oranda kaldırmıştır. Asıl etki ise Sibirya, Kazakistan sürgününde görülür. Kısacası fonetik ve morfolojik ayrışım büyük oranda ortadan kalkmıştır.
Sa, ha farklılığı bu dili bilen özellikle Çardak, Gücüksu ve Sisne Çeçenleri tarafında devam ettirilmektedir. Belli yaşta bu dili bilenlerin vefatı halinde bu kullanımın sona ereceğini ön görebiliriz.
Gelelim Çardak, Gücüksu ve Sisne özelinde tartışma konusu olan sözüm ona büyük meseleye; Cırdıgış mı, cırdıngış mı, galnış mı, jijig galnış mı? Espri niteliğinde bir cümle olmak üzere aşağıda izah edeceğimiz hususları sözüm ona büyük bir mesele olması, sözüm ona konunun ciddiyeti nedeniyle bir makale niteliği temelinde ele almaya çalışalım.
Etimolojik olarak “cırdıngış” kelimesinin kökenini bulmak için Çeçence’nin dil yapısına ve tarihsel değişimlerine bakılabilir. Buna karşın bir yemekten söz ediyor olmamızın getirdiği düşünsel yönlendirmeler baskın gelebilir. Ya nesnenin önceden tasarlanmış bir esin kaynağına dayalı bir isimlendirme ya da yeme esnasında lezzete veya çağrışımlara dayalı bir isimlendirme olabileceğini düşünebiliriz. Ama her halükarda ilk çıkışın ipuçlarını bu değerlendirmeler verecektir.
Fakat bir şeye daha vurgu yapmamız gerekir; farklı bir hammaddenin ürünü olarak bahsettiğimiz bu üç köyde galnış sözcüğü de mevcuttur. Yani mısır unundan yapılan nesne.
Gelin bunları hep birlikte inceleyelim.
Cırdıngış Kelimesinin Potansiyel Kökenleri;
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi bu üç köyde de galnış isminin biliniyor olması “Cırdıngış” kelimesinin “galnış” veya “jijig galnış”tan farklı bir şekilde ortaya çıkmış olması ihtimalini ortadan kaldıran temel bulgudur. O zaman şu düşünce veya görüşler ileri sürülebilir;
- Ses Yansımalı veya Taklitçi Bir Kelime Olabilir
Bazı yemek isimleri, yemeğin yapılış şeklinden veya yenirken çıkardığı sesten türeyebilir. Cırdıngış sözcüğünün son eki -ı-ş, -ı dolgu malzemesi olmak üzere -ş çoğul belirtir. Yapılışı itibarıyla yuvarlanmış olarak, üç parmak ustalığı ile haşlanmış et suyunun içinde yapısına az da olsa su alır. Bu yeme esnasında hızlı bir şekilde su fışkırmasına neden olur. Büyük bir ihtimal ile ismin düğümünü çözecek olan gerçek burada yatmaktadır.
Birincisi tiz bir ses, ikincisi hızlı bir su hareketi.
Bu cümleye dikkat edilmelidir.
Galnış sözcüğünün kökünü gal oluşturur. -nış çoğul ekidir. Bu sözcüğün kökenini belirtmeden önce -mış, -meş köklü komşu dillerde görülen yiyecek isimlerinin Çeçen kökenine işaret ettiğini söyleyebiliriz.
Örneğin haltmeş sözcüğü. Büyük bir olasılıkla Adigeletin halime tsırt adlandırmasının haltmeş ve cırdagışın cırt kısmının ödünç alınarak dönüştürülmüş biçimidir diyebiliriz.
Haltmeş ve hali- me. Meş çoğulunun me şeklinde bırakılması.
Tarihsel olarak Sümerceye dayanan Çeçencede de mevcut olan, başka yapılarda örneğin halt-mış yapısında olduğu gibi -mış, -meş çoğulunun -nış şekline dönüşmesidir.
Bu ekin kökü gal ne anlama gelir? Çeçen dilinde tökezlemek anlamında olduğunu biliyoruz. Bir başka anlamı da yanlışa, yanılgıya düşmektir. Bir anlamda tökezleyerek düşmek yüzükoyu kapalanmak anlamına gelir. Bir adım daha ilerisi belki zorlanılırsa tökezleyerek yuvarlanmak anlamına gelebilir.
Ancak kerç sözcüğünün yuvarlanmak anlamı bu yorumu sınırlandırır. Guul: diz alamı ve gal ilişkisini vurgulamamız gerekir. Cümle kurduğumuz gal val da kirçi: tökezleyerek yuvarlandı. Dolayısıyla mısır unundan yapılan galnışların şekline dikkat ettiğimizde tökezlemiş, yüzükoyun kapaklanmış adamın haline benzer.
Bu yorumlardan sonra karşı yorumlar beklenebilir. Elbette yapılacak yorumlar tatlı bir espri niteliğinde güzeldir. Konuya diğer başlıklarla devam ettiğimizde;
- Eski Bir Kavramsal Anlama Sahip Olabilir
İsim veya kavramsal niteliği bakımından bu seçeneğin belirtilmesi gerekiyordu ve burada yer verdik. Ancak bu konuda sözlü ya da yazılı bir bilgi olmadığı için bizi sınırlandırır.
- Bölgesel Farklılık Olabilir
Osmanlı’ya göç yoluyla gelen yukarıda ismi geçen Çeçen köylerindeki bu isimlendirme, Çeçenistan’ın farklı bölgelerinde, aynı yemeğe farklı isimler verilmesi oldukça doğaldır. Çeçenistan’da zamanla standartlaşma ile ki makalenin ilk bölümüne konu olan ha, sa farklılığının bugün Çeçenistan’da standart -ha vul biçiminde literatür bakımından da yer bulduğu gibi jijig galnış olarak yaygınlaşmasının benzer biçimde yaşanmış olduğu sonucu, izahlarımız ve mantıksal çerçevenin içerisindedir. Yani başlangıçtaki buğday unu ve mısır unu ile yapılanlar için verilen aynı anlamlardan birisi işler hale gelmiştir. Böylece baskın kullanım ilk hali değiştirmiştir. Tarihsel olarak “Cırdıngış” belirli bir bölge veya bölgesel diyalekt ile ilişkilendirilebilir ve ilk çıkış yerini gösterebilir ve bu açıklamalarımız çerçevesinde değerlendirilebilir.
Şimdi üç parmak marifetiyle şekil alan ve et suyunu bünyesine çekerek şekil almış nesnenin çatal batırılması ile bünyesindeki suyunun fışkırması, bu su hareketinin doğal ortamda benzetilen tarafının var olup olmadığı ve ortaya çıkan tiz sesin yine bir benzetmeye konu olup olmadığını inceleyelim;
Ciğar tekil Çeçencede kırlangıç anlamına gelir. Çoğulu ise ciğardıgiş. İsim esin kaynağı olarak nitelendirdiğimizde bu birinci seçenek. Ciğar tekil halinden türetim ise ciğar-dan-giş olarak sözcüğün türetilme biçimi olarak ele alıp ciğar: kırlangıç, dan: yapan, giş: çoğul biçimiyle benzer biçim. Bütün olarak ele aldığımızda ciğar gibi yapanlar anlamını verebiliriz. Bunu açalım;
“cırdangış” kelimesinin kırlangıç yani ciğar ile bağlantısı birkaç yönden düşünülebilir:
- Ses İlişkisi
Öncelikle c sesine dikkat etmemiz gerekir. Bu Türkçede olmayan bir sestir. Ciğar sözcüğünün ilk fonemi ile uyum sağlar. Aynı zamanda cırt sesi içinde benzer bir yorum sunulabilir. Bu haşlanmış hamur parçasının çatalla bastırıldığında içindeki suyun fışkırması ve bu esnada çıkan “cır” benzeri ses ile ilişkilendirilebilir. Diğer taraftan kırlangıçların tiz ve hızlı sesleriyle de ilişkilendirilebilir. Kırlangıçlar genellikle havada hızla süzülürken keskin ve cıvıltılı sesler çıkarırlar. Bu seslerin beş, altı veya sekiz on kişinin aynı siniden buğday unundan yapılmış nesnelere çatal ile müdahalesini düşündüğünüzde yemeğin tüketimi sırasında çıkan sesle veya sesler ile bir paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz; ciğar-dan-giş. Yani bir anlamda havada ciğardlar ses çıkararak uçuşmaktadır. Bir düşünsenize doğayla uyumlu bir isim ortaya çıkıyor. Buradan şekil veya hareket ilişkisi kurulabilir.
Hamurun Şekli: Kırlangıçların uçuş şekli ve ağızlara doğru hızlı hareket ile yutulması bir çabukluğu, bir kırlangıç çabukluğunu gösterebilir.
Fışkırma Hareketi: Çatalın bastırılmasıyla suyun ani ve hızlı bir şekilde fışkırması, kırlangıçların ani dalışları veya hızlı hareketleriyle benzetilebilir. Bu, yemeğin tüketilme anındaki dinamik bir olayı ifade ediyor olabilir.
- Duyusal Deneyim
Yemek isimleri genellikle yemeğin tüketim sırasındaki duyusal deneyimleriyle de alakalıdır. “Cırdangış” kelimesindeki “cır” kökü, hem çıkan sesi hem de belki de yemeğin o anki dokunsal ve işitsel hissini ifade ediyor olabilir. Suyun fışkırması, kırlangıcın cıvıltısıyla birlikte, o anki deneyimi tanımlayan bir kelimeyi oluşturmuş olabilir.
Sonuç olarak, yazının başında ifade ettiğimiz sa, ha farklılığının düşünsel ve içsel farklılığı gibi; ciğar-dan-giş bir içselliği, duyusal durumu ve doğayla uyumlu bir topluluğu simgeliyor esasında.
Bugün Çeçenistanda jijig galnış yaygın ve standart bir isim olabilir. Ancak bu onun ilk çıkış yerini, etimolojik ve toplumsal gerçekliğin koşullarını yaşamış bir toplumdaki konumuna işaret etmeyebilir.
Bu toplumsal gerçeklik ise savaş koşullarında dağların zirvesine yakın bir mağara koşulunda unun hamur haline getirilip bir av eti eşliğinde lezzete dönüşeceğini kim tahayyül edebilir. Bu olsa olsa tanrının bir lütfu olsa gerek.
Bu duygusal tespitten sonra bir isim kaymasının zaman içinde ve yaygınlaşması esnasında gerçekleşme olasılığı büyük oranda kendini göstermiştir diyebiliriz. Bu durumu yaygın olanın ilk ortaya çıkıştan sonra farklılaşması olarak tanımlayabiliriz.
Bu yazılanları hatırlayarak bulduğunuzda, isme takılmadan siz yemeğe bakın.
HAMİ ÖZDİL