21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü Unutulmadı Unutulmayacak.

20 Aralık 2010
28 Eylül 2021
5 Haziran 2020
1 Haziran 2023
Bir ulusun gerçek yurdu onun dilidir
11 Ocak 2023
Derneğimizin 2021-2023 Yılı Faaliyet Raporu
1 Aralık 2023
100 Yıl Sonra Sansürsüz Çerkes Ethem Sempozyumu
24 Eylül 2023
“Çarlık Rusya’nın Kafkasları işgali, yerli halktan sağ kalanları yurdundan söküp atarak nüfus yapısını altüst eden uygulamalaı, sürgüne giden Kafkas halklarının uğradığı 2 milyonu aşan kayıp… Bunların tamamını uluslararası hukuktaki karşılığı “soykırım” ve “insanlığa karşı işlenmiş suç”tur. SSCB zamanındaki Çeçen-İnguş, Karaçay-Balkar, Ahıska ve kırımların 1944 sürgünü de aynı kapsamdadır. Ve bu suçlar mevcut Rusya Fedarasyonu tarafından Çeçenistan’da halen işlenmeye devam etmektedir. Kafkasyalıların, 19. Yüzyılın ortalarında zirveye çıkan ve 1864 yılında büyük sürgünle sonuçlanan uğurladıkları soykırımının yararları hala kabuk bağlamadığı gibi, günden güne daha da derinleşmektedir. Mevcut Rus yönetimi, gerçek kendisinin, gerekse silsile yoluyla siyasi mirasçısı olduğu Çarlık Rusyası ve SSCB’nin Kafkas haklarına yönelik işlediği suçların sorumluluğunu artık üstlenmelidir.” Kolektif Kafkas Vakfı Yayınları
Elinizdeki bu kitap; Anadolu, Rusya ve Kafkasya tarihi açısından önemli bir isme ve faaliyetlerine odaklanmaktadır. Şeyh Şamil ismini “işitmeyen yoktur. Şamil anıldıkça Kafkasya hatırlanır. Kafkas düşünüldükçe Şeyh Şamil yaşar. Bu iki kelime her zaman için müteradiftirler.” Şeyh Şamil’in 19. yüzyıl ortalarındaki Rus yayılmacılığına karşı mücadelesi; Kafkasya başta olmak üzere Anadolu ve Rusya’yı da içine alan bir coğrafyayı önemli ölçüde etkilemiştir. Şeyh Şamil’in, Rusların bölgeyi işgalini yaklaşık 30 yıl geciktiren mücadelesinin kırılması; Kafkaslardan Anadolu’ya yoğun bir göç dalgasını beraberinde getirmiştir. Başta Çerkesler olmak üzere çeşitli Kafkas halkları Anadolu’ya gelerek yerleşmiştir. Elinizdeki bu kitap, Şeyh Şamil’in doğumu, gençlik yılları, Müridizm Hareketi, Ruslarla mücadelesi, Çerkeslerin Anadolu’ya sürgünü ve iskânı ile söz konusu süreçlerin edebiyata yansımaları gibi çeşitli konular üzerine kaleme alınmış 11 makaleden oluşmaktadır. Şeyh Şamil ve Kafkasya, 19. yüzyıl ortalarında yaşanan ve günümüz Anadolu’su ile Kafkasya’sını şekillendiren olayları akademik bir bakış açısı ile incelemektedir. Kitaba katkıda bulunanlar Süleyman Nazif’in 1914 yılında yazdığı aşağıdaki satırların günümüzde de geçerli olduğuna samimiyetle inanmaktadır: “Bu perişan satırlarla o ünü ebedi olan o kahramanın ne olaylarını/yaptıklarını tasvir etmek emelimdir, ne simasını resm eylemek haddim. Şeyh Şamil’in hayatı hakkında geniş bilgiye sahip olanlar, bildiklerini yazıp yayınlarlarsa hem İslam tarihine, hem milletlerin tarihine hizmet etmiş olurlar. Şeyh Şamil gibi büyük bir adamın namına böyle nakıs birkaç satır yazmak yetmez. Ciltlerle kitaplar yazılmalı, yüzlerle abideler yapılmalıdır.” Kolektif Kitabevi Yayınları
Büyük dinî ve askeri lider “Dağıstan Aslanı” Şeyh Şamil’in ve Cennetin Kılıçlarının kusursuz hayat hikâyesi. 1834-1859 yılları arasında yaşanan Kafkas Bağımsızlık Mücadelesi’nde Dağıstan ve Çeçenistan’ın birbiriyle çatışma halindeki aşiretleri Şeyh Şamil’in karizmatik liderliğinde birleşti. Güçlerini Kafkasya’yı bağımsızlığına kavuşturma arzusundan ve imanlarından alıyorlardı. Savaşçıları siyah cübbe giyen, siyah sancaklarını dalgalandıran ve ölüm şarkıları söyleyen Müritlerin katı disiplini hem modern Batıda hem Doğuda haksızlığa karşı direnişin en asil örneklerinden biriydi. Şamil, büyük oğlunu esir alıp St. Petersburg’a götüren emperyalist düşmanı Çar’a yıllarca meydan okudu. Çar’ın himayesinde yetiştirilen sekiz yaşındaki çocuk Rus saray hayatının ihtişamına alıştı. Gençliğinde yeniden baba yurdunun karlarla kaplı müstahkem köylerine dönüşü onu derinden sarstı. Yaşanan kanlı ve destansı mücadelenin hikâyesini kaleme alan Lesley Blanch, acımasız dağlılarla emperyalist işgalciler arasındaki dengeyi adilce korumayı başarıyor. Yazarın kitabı yazma serüveni tam altı yıl sürdü. Bu süreçte Rusya ve Kafkasya’da araştırmalar yürüttü. Şamil’in Türkiye ve Mısır’da yaşayan torunlarının izini sürdü. Destansı lider Şeyh Şamil ve onun gözü kara savaşçıları günümüzde hâlâ Rusların rüyalarına giriyor. Lesley Blanch Ketebe
Kafkasya’nın kuzeydoğusunda Sunja ve Argun ırmakları çevresinde yaşayan Çeçenler, Kafkasya’nın yerli halklarındandır. Rus-Kafkas Savaşı sonrasında 1860’lı yıllardan itibaren Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalan Çeçenler, Anadolu’nun değişik bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktadırlar. Yüzyıllarca savaşmak zorunda kalan Çeçenler, bu özelliklerinin yanında köklü bir kültürün de taşıyıcılarıdır. Çeçen kültürünün kendine has öğelerini içinde barındıran elinizdeki bu kitap Çeçen insanının özelliklerini, duygu dünyasını, hayata karşı duruşunu yaşanmışlıklarla anlatan Çeçen halkının diasporadaki edebiyat yazımına ilişkin özgün çalışmalardan bir tanesidir. Atilla DOĞAN Kafdav Yayıncılık
Yayılmacı Rus politikasının bir sonucu olarak 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren şiddetlenen Kafkas-Rus Savaşları Kuzey Kafkasya tarihinin en zor yıl-larını oluşturur. Özgürlüğüne düşkün Kuzey Kafkasya halklarının İslami tari-katlarla tanışması da bu döneme rastlar. Önce, Nakşibendiliğin bir kolu olan Halidilik bölgede kendine geniş bir taban bulur ve Dağıstan-Çeçenistan’da “müridizm” olarak isimlendirilen “direniş hareketini” 30 yıl boyunca motive eder; Sonra da 19. yüzyılda, süregelen Kafkas-Rus Savaşlarında yorgun düşen halkın artık umudunu yitirmeye başladığı bir sırada Şeyh Kunta Hacı tarih sahnesine çıkar ve Kadiri tarikatının Çeçenistan varyantı olan ve her hal-ü kârda “barışçıl tezler” savunan “Zikirizmi” toplum içinde ya pıla ndırır. Ülkemizde pek bilinmeyen Şeyh Kunta Hacı ve yolunun esaslarını anlatan bu çalışma Kafkasya tarihine ilgi duyanlara döneme yönelik değerlendirmele-rinde yeni perspektifler açacak. Didem Çatalkılıç Apra Yayıncılık
Çağdaş Rus edebiyatının en öne çıkan yazarlarından Vladimir Makanin, Asan adlı romanında Rusya’nın Çeçen sorununu ele alıyor. Basmakalıp yaklaşımlardan uzak, gerçekçi ve adil bir üslupla iki halk arasında yaşanan çatışmaların ele alındığı bu roman, Rus savaş romanlarında bir dönüm noktası. Underground’la tanıdığımız Makanin, Asan’la Lermontov’dan beri birçok kez Rus edebiyatının konusu olan Kafkas dağlarını ve mitolojisini bambaşka bir üslupla ele alıyor. Asan, Kafkas halklarının çok eski pagan tanrılarından biridir ve tarihsel kökenleri, jeopolitik çıkar çekişmelerinin içinde sürüklenen bir halkın umutlarına kadar uzanır. Şimdi sorun şudur: Asan insanları korumak üzere mi ortaya çıkar, yoksa kana susadığı için insanları kışkırtmak üzere mi ortaya çıkar? Olay 1990’ların Çeçenistan’ınında geçiyor. Romanın ana karakteri olan binbaşı Aleksandr Jilin bir yandan savaşırken, diğer yandan ticaret yapmaktadır. Benzin satar, dağ yollarının trafiğini düzene sokar, komisyon karşılığında esir alışverişi yapar. Bölgede tutunabilen sayılı komutanlardan biri olarak, savaşın çok yüzlü karakterini parlak bir şekilde sergilemektedir. Vladimir Makanin
Kafkasya cihadının meşhur komutanı Emir Hattab’ın Çeçenistan, Tacikistan ve Afganistan’daki tecrübelerinin yer aldığı bu kitap, cihad amelinin inceliklerini merak edenlere bir rehber niteliğinde… Samir bin Salih es-Süveylim Küresel Kitap
Günümüzde emperyalistler; “Yeni Dünya Düzeni” içerisinde “milli meselelerin” ve etnik oluşumların çözümü adına dünyanın en karışık bölgeleri olan Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya halklarının mücadelelerini boğmaya çalışmaktadır. Bu kitap, dünyanın bu en karmaşık gibi gözüken bölgesinde yaşayan Kuzey Kafkasya halklarının dünü ve bugününe, tarihsel mücadele içersindeki yerlerine ilişkin olarak okuyucuya, özlü ve bilimsel bir yaklaşımla ışık tutmaya yönelik bir çalışmadır. Kuzey Kafkasyalılar 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar özgürlük arayışlarını istila ve işgaller altında hiç umutsuzluğa kapılmadan yürüttüler. Rus Çarlık yöneticilerinin amansız yok etme savaşlarına karşı bir mücadele içerisinde oldular. 20. yüzyılda yarı sömürge yarı feodal sosyoekonomik yapıya sahip Kuzey Kafkasya’nın ezilen halkları hiçbir zaman özgürlük arayışlarından vazgeçmediler. Umutları, ihtiyaçları, özlemleri için, haksızlığa, sömürüye son vermek için direndiler. Turabi Saltık BABEK YAYINLARI
Bu çalışma Çeçenistan ve Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına göç eden Çeçenlerin göç hareketlerine dair Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan arşiv uzmanlarının tasnif ederek listelediği belgelerin çevirisidir. Burada çoğunlukla Çeçenlere ait belgeler yer almakla beraber Çeçenlerle birlikte kader birliği olan diğer Kafkas halklarının göç ve iskânlarını da içermektedir. Çeçenlerin en büyük sayıdaki göçü 1865 yaz aylarında 5 bin hane (23 bin nüfus) olarak gerçekleşmiştir. Ancak arşiv belgelerinden de anlaşılacağı üzere bu tarihten önce ve sonra da göçler olmuştur. 1865’te gerçekleşen toplu göçte Çeçenler, Osmanlı topraklarının pek çok değişik yerlerine iskân olunmuş ve daha sonra pek çok yer değiştirmeler görülmüştür. Kafkasyalıların göçü esnasında çok büyük kayıplar olmuş ve çok meşakkatler çekilmiştir. Osmanlı topraklarına geldikten sonra da çeşitli zorluklar ve yerleştikleri yerlerde tutunabilme mücadelesi vermişlerdir. Bu esnada yerli halkla da pek çok sorun yaşanmıştır. Bununla birlikte Osmanlı Devleti’nin ve halklarının, gelen göçmenlere ellerinden geldiğince yardım ve destekleri de bu belgeler ışığında açıkça görülmektedir. Ancak pek çok yerde bu yardımlar yeterli olamadığı için aç kalan göçmenlerin yaşamını sürdürme güdüsüyle, etrafa saldırıları ve talanları da bir gerçektir. Osmanlının son dönemlerinde yaşanan bu hengâmeden diğer bütün halklar gibi Kafkasyalılar da paylarına düşeni almışlardır. 1865 göçünde gelenlerin önemli bir kısmı doğu bölgelerinde kalarak yerleştikleri yerlerde asimile olmuş ve bölge halkı arasında kaybolmuştur. Günümüze kadar etnisitesini, anadilini, gelenek ve göreneklerini koruyabilenler ancak bir köy halinde yerleşerek birlikte yaşayanlardır. Buna Kahramanmaraş, Sivas, Ürdün ve Suriye’ye yerleşenler örnek gösterilebilir. Ali BOLAT IQ Kültür Sanat Yayıncılık
Rusya ne anlaşılması, ne de anlatılması kolay bir ülke. Sürprizlerle dolu, çok büyük bir ülke. Rusya halkı, SSCB’ nin dağılmasından sonra öyle şeyler yaşadı ki, bir dönem geldi ve “düzenin sağlanması, demokrasiden daha önemli” demeye başladı. SSCB’ den kalan ve geçmişte devlete ait olan servetin, tesislerin, doğal kaynakların yeni sahiplerinin belirlenmesi gerekiyordu. Bu süreç, halk için çok üzücü oldu. Bu kitapta, Rusya’ nın, dünyanın en kanlı terör eylemlerinin yapıldığı bir ülke haline nasıl geldiğini göreceksiniz. 1999 yılında birdenbire ortaya çıkan Putin’ in nasıl yükseldiğini, geçmişine ait olan sırlarını ve tüm bunların ülkedeki iktidar mücadeleleri içerisinde nasıl bir yer kapsadığını bulacaksınız. Romanlarda, filmlerde, fantastik öykülerde karşılaştığınız olaylara, Rusya’ da gerçek hayatın tam içerisinde rastlayabilirsiniz. Ve birçoğuna, dünyanın bir başka köşesinde rastlamak mümkün değildir. Kitapta anlatılan ve gerçeğin ta kendisi olan gerçeküstü olaylar sizi çok şaşırtacak. Öner Özkan ÜMİT YAYINCILIK