Türkiye Çeçen Diasporası
Değerli vaynahlar, kardeşler;
Konu başlığı iddialı bir başlık olmuş değil mi?
Neler diyeceğim acaba diye düşündünüz mü?
Ya da ne demeliyim?
Köy ve boy isimleri mi saymalıyım yoksa kelle sayısı mı?
Kaç kişiyiz? Tabii ki önemli.
Niteliğimiz de önemli niceliğimiz gibi. Cahil bir topluluksak ne işe yarar sayımız?
Milli meselelerimize, ata yurdumuza ne kadar duyarlıyız, tabi ki önemli.
Ne yazayım?
Zülfiyare dokunma zamanı geldi sanırım. Kimsemizi kaybetmemeye çalışarak.
Dışarıdan bakınca neyiz,
Nasılız sizce?
Gücümüz ne?
Kendimize, ülkemize, diasporaya, Daymohk’a, Kafkasya’ya, insanlığa ne verebiliriz?
Bir şey görüyor musunuz?
Boşalmış köylerden başka. Birkaç yemek tarifi, kırık ya da hiç olmayan bir dil. Unutulmuş ve hatırlanılmak bile istenilmeyen bir tarih; okunmayan, okunulmakta istenilmeyen. Gürültülü, kuralsız, sınırsız yoz ve bozulmuş düğünler, işine bakan, gündelik geçim derdiyle uğraşan her biri bir tarafa dağılmış insanlar. Bir de sanal yorumcular; boyundan büyük laflar ve ideolojiler fışkırtan, bence ütopik olan kendilerince ciddi ve faydalı fikirler ve işler peşinde koşuyormuş gibi görünen birilerimiz. Birbirini tanımayan, yardımlaşmayan, bunun için çokta uğraşmayan. İyi gününde, kötü gününde kimseye yar olmayan; yeni nesil.
Şehirlerde yetişen ve kaybolan çocuklar.
Bilinmeyen bir anavatan. Zaten pek bilinip, bulaşılmakta istenmeyen.
Biraz da tehlikeli. Hafif uzak durulması gereken.
Sonra adamdan bir şey isterler ya da birisi musallat olur da canımız sıkılır. Durup dururken ne gerek var?
İşine bak.
İyi konuş, üfür vatanperverliğin göbeğinden, mangalda köz değil kül bile bırakma. Kimseyi beğenme. Herkesi cahil, hırsız, münafık ya da bilmem ne olabilecek adam gözüyle tart. Değerlendir ve derecelendir.
Salim, vatanperver, özgürlükçü ve bağımsızlıkçı muhkem limanlarda oturarak bir şeyler için fikir yürüten, bir şeyler yapmak için çalışan, eksiğiyle, hatasıyla, fedakarlığıyla kendisini ve etrafını imara çalışanları tart. Değerlendir. Kendine göre yargıla ve yaftanı yapıştırarak rahatla.
Salla karanlığa bir küfür daha. Kin, ciir, öfke ve salya ile tekrar bağır. Avazın çıkana kadar.
De ki; herkes aptal, salak, korkak ya da menfaatperest hain. Bense Hakkı haykıran ve onuru için her şeyi yapabilecek erdemli olanım. Buradan insanlığa, Kafkasya’ya, bütün vaynahlara doğruyu haykırıyorum. Türkiye diasporası, dünya diasporası ve Daymohk için en gerekli olanı yapıyorum. Bir çok midesi geniş, yüzyıllık Kafkasya dramını kaale almayan, zorba, saldırgan, tecavüzkar bir gücün karşısında eğilen kimliksiz, kişiliksiz utanılası insanlarımız gibi değilim. Ölen şehitlerin kanları eline bulaşanları, o kanların üzerinde duranları affetmem. Nasıl o alçak adamlarla beraber görünebilirim ki? Kahrolsun 300 yıllık bu zulumü, soykırımı yapanlar ve onların yardakçıları.
Her yerde ve her zeminde zulüm sahibi gücü ve taraftarlarını kınayacağım, deşifre edeceğim. Gücüm ve dilim yettiğince burada, Kafkasya’da ve dünyada herkese anlatarak bir vaynah vicdanı olacağım, bir doğruluk odağı.
Bu özgürlük ve bağımsızlık ateşini söndürmeyeceğim.
Dinimizde bunu emrediyor. Şehit olana kadar cihat. Mücahitlere laf söyletmem. Onlar Allah ve Daymohk için her şeylerini veren fedakar insanlar. Nasıl onların aleyhinde konuşabilirler ya da birileri onlara artık yeter diyebilir ki? Sizler kimsiniz? Nasıl Allah yolunda canı ve malı ile cihat edenlere dil uzatabiliyorsunuz?
İşte ben buyum. Hakkın ve vicdanın sesi.
Daymohktakiler baskı ve zulüm sebebiyle konuşamıyorlar. Okumuyor musunuz? Video ve resimlerdeki rezillikleri görmüyor musunuz? Her gün birileri kaçırılıyor, hapishanelerde binlercesi kayıp. Göz göre göre bütün insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere herkes öldürülüyor. Bunu nasıl haykırmayayım?
Buradaki suskun camiamız ise ilgisiz ya da zalimlerin dolarları ile ilgili planları olan şerefsiz alçaklar, veya idrakten yoksun salaklar. Üç tane bina ve camii adındaki Dırar mescidi mi sizi kandırıyor? Yerin dibine batsın zalimlerin vatanımızdan çaldıkları paradan dağıtılmış ulufelerle yapılan şeyler. Çeçenistan’da hayat normale döndüyse bu yapılan zulümlerin bir sonucudur bunu göremiyor musunuz? Hiçbir şey bizi yolumuzdan döndüremez. Hem zaten bizim hayati bir kaygımız yokken orada da değiliz, neden filan kişinin meşruluğunu kabullenelim. İstemiyoruz. Kabul etmiyorum. Kabul etmiyoruz. O kadar.
Siz bu zulumü görmezden gelerek susanlar; gizli gündeminiz nedir?
Neden hakkı haykırmıyorsunuz? Planınız ne? Rusya bir federasyon değil diktatörlük değil midir? Neyi meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz? Ben/biz sizin ya da birilerinin zalimlerden ezber ya da menfaat alarak planlı bir şekilde meşrulaştırmak istediğiniz şeyin ölümüne kadar karşısındayım, karşısındayız. Çeçen halkının Ruslarla birlikte yaşama fikrine nasıl razı oluyorsunuz? Bu ne biçim onursuzluktur? Nasıl mideniz kaldırıyor? Yalancılık, fitne, fesat, iki yüzlülük karşısında güce mi tapalım? Şu an olan durumu kabul mu edelim?
Ne diyorsunuz?
Cevabınız ne?
Söyleyin hesap verin bakalım.
Konuşun. Konuşabilirseniz?
Evet soru/sorunlar bu.
Türkiye diasporasında olan bu. Başka da bir şey yok.
Şüpheler ve iddalı büyük fikirler.
Biraz da kızgınlık ya da biraz değil bayağı bir kızgınlık, kırgınlık, hatta öfke. İçimizden kime bile olduğu belli değil. Yenilmişliğin nefislere verdiği kör duygularla haykırışlar.
Bağırmayan, haykırmayan, üfürmeyen herkese galiba.
Lütfen haddinizi biliniz.
Hepimize zarar verici tavırlardan vazgeçiniz.
Allah aşkına ne kadar hak yediğinizin ve edep dışı durduğunuzun farkında mısınız?
Ğıllık(örf, edep) bu mudur? Düşüncesizlik, hainlik yada münafıklıkla itham ettiğiniz insanlar gereksiz tartışmamak için, edeplerinden, size hoşgörü göstererek susuyor görmüyor musunuz?
İthamlarınız önce sizi, sonra hepimizi lekeliyor farkında değil misiniz? Nefislerinizi temize çıkarmayın. Edep yahu! Biraz insaf. Azıcıkta hüsnü zan ediniz. Ülfet ediniz. Hiç düşünmüyor musunuz?
Yeter!
Artık bir tuğlada siz koyun, gereksiz konuşmaktan başka bir iş yapın.
Arkadaşlar, kayboluyoruz.
Nitelikli bir cemiyet olmalıyız. Şehir, modernizm, her şeyimizi bitiriyor.
Böyle giderse Daymohk’tan kopuşumuz devam ederse biteriz.
Tabii ki hepimizin geçen 20 yıl için arzuları, istekleri umutları vardı. Yeşil çayırlarında Çeçenistan’ın, bütün Kafkasya’nın özgür insanlarımız dolaşsaydı keşke. Ama olan başka oldu. Niyet-i hakk böyle olmadı.
Öyleyse biz nasıl bu ideal için bir parça, bir altyapı olabiliriz? Nasıl kendimizi Türkiye’mizde toparlayabilir ve köklerimizle kaynaşarak Atavatanımıza ve milletimize destek verebiliriz?
Konuşmak yerine iş yapalım.
Üretelim.
Biz ve Daymohk’takiler hangi hataları yapmış olabiliriz?
Bunlar nelerdir?
Nasıl tekrar aynı hatalara düşmeyiz?
Yapabileceklerimiz nedir? Yapabileceklerimizin sayısını ve gücünü nasıl arttırabiliriz?
Nasıl biz ve atavatandakiler daha mutlu ve müreffeh yaşayabilir?
Rıza-ı ilahi nasıl kazanabilir?
Nasıl sözü ve özü bir, yapabileceğini söyleyen, yapamayacağını söylemeyen gereksiz konuşmayan emin insanlar olabiliriz?
İçimizden birisi bunu yaptı.
(http://www.kafkascecen.org.tr/index.php?module=yazar_yazilari&yazi_no=103)
Allah razı olsun. Kişisel gözlem raporu için Erol Yıldır beye bütün camiamız müteşekkirdir.
Ben özellikle müteşekkirim.
Benim naçizane fikrim de kısa ve öz söylemek gerekirse şu:
1.Olan oldu. Bitti. Bu gün yeni bir gün doğdu.
2.Biz bitiyoruz.
3.Daymohk olmadan olmaz.
4.Kimse, ne biz, ne Çeçenya’dakiler kimseden akıl almaya çalışmıyor. Rusya’nın ne olduğunu biz, özellikle Daymohk’takiler ve bütün dünya zaten biliyor. Daymohk’taki Çeçenler zaten kurt gibi zeki ve kendini ispat etmiş bir millet. Onlara Rusların nasıl kötü olduğunu biz mi anlatacağız?
5.Türkiye’de, aramızda; olanı göremeyecek kadar aptal ya da satılmış insanlar yok.
6.Tekrar tekrar aynı şeyleri konuşmak fayda sağlamıyor.
7.Olanla ve olabilenle çözüm üretmeliyiz.
8.Birbiri ile bütünleşmiş, güçlü, akıl ve vicdan sahibi olan, istişareye dayalı mekanizmaları olan, dini ve kültürü ile barışık, ata vatanından kopmamış, nitelikli bir cemiyet olmalıyız.
O zaman ancak konuşulacak ve dikkate alınan bir Çeçen Diasporası oluruz.
TÜRKİYE ÇEÇEN DİASPORASI.
Başka çare var mı?
Fikri olan söylesin.
Selam sevgi ve dua ile
Yahyahan Güney
18.11.2011