Güç & Sevgi

Değerli vaynahlar,
Hayatı yaşıyoruz ve öğreniyoruz hep beraberce,
Ne çok şey yaşadık Kafkasyayla ilgili.
Modern dünya okullar da bize çok şey öğretti.
Fiziğin kurallarını, kimyayı, güçler dengesini. Tabiatta bir doğal seleksiyonun olduğunu, güçler çatışmasının bir denge oluşturduğunu, karşıt kuvvetlerin birbiriyle dengelendiğini v.s.
Ülkemiz ve yönetim biçimimiz de böyle güçler çatışmasına göre dizayn edilmemiş mi? Siyasi partiler güçleri oranında ülkemizi yönetmiyor mu? Ticaretimiz, resmi dairelerde çalışma koşullarımız hepsi benzer dengelere göre adapte etmişiz.
Seküler hayat algısı, maddeci yaklaşım; sanki her zaman ve hep gücün kutsanması ve etkinliği üzerinde bizi dizayn etmeye çalışıyor. Siyaset yaparken, işlerimize koşuştururken, ticaret yaparken, cemiyet hayatında faaliyet gösterirken aynı akılla hareket etmeye koşullandırılmışız.
Öğretilmiş, şartlandırılmış zihinlerimiz kaskatı kesilmiş. Zenginin, makamat sahiplerinin, silahlı güçlerin etkinliğini ezberlemiş beyinlerimiz hep onu kutsamak için ezberler yapmıyor mu?
Doğru mudur gücün herşeyi dizayn ettiği?
Filmlerde bile ‘güç seninle olsun’ demiyor mu sanal kahramanlar?
Mekanik dünyada bana/bize öğretilen bu. Hepimiz güce doğru koşuyoruz. Ticaretimde ben, devlette memurlar, cemiyetlerde liderlere doğru insanlar v.s.
Ne yapıyoruz diye düşünmüyorum/ruz.
Ancak arifan ‘böyle değil’ diye sızlatıyor vicdanımı, ve dahi benim kalbime inen tecelli ‘görüntüye aldanma’ diyor.
Asil tasarruf kalplerden gelen sevgide. Beyinden gelen akılda, güçten gelen zorbalıkta değil diye idrakime fısıldıyor.
Ailelerimizi güçlü, kaslı ve kuvvetli, paralı baba mı şefkatli annemi yönetiyor? Ya da Ailemizi oluşturan şey evlatlarımızı, eşimizi, ana babamızı kendileri yapan şey sevgi mi güç mü?
Ya da
Türkiye’de ülkemizi bir arada tutan şey devletimizin gücü mü yoksa bizim milli sevgimiz ve kalpten gelen aidiyet hislerimiz mi?
Kafkasya’ya bizi bağlayan şey nedir?
Sevgiden başka aklınıza bir şey geliyor mu?
Bu aidiyeti bozulan,Türkiye’de ülkemize, milli manevi değerlerimize sevgisi azalan insanlarımızın hepimize verdiği zararlar güçle engellenebildi mi? Engellenebilir mi? Daha güçlü ordularımız ve asayiş kuvvetlerimiz olsa problemlerimiz çözülür mü? Türkiye’de sevgi, insaniyet, muhabbet, ünsiyet, güzel ahlak değil midir bizim birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi oluşturan.
Kafkasya’da milletimize bütün kafkasyalılara faydalı olmak için güce mi, yoksa sevginin muhabbetin bütünleştiriciliğine mi ihtiyacımız var? Gücü elinde tutanlara toplum meylederse de ne kadar meyleder? Uzun nefesli olabilir mi? Sevilmezlerse devam edebilirler mi? Vaynahların vicdanında aklanmayan bir idare hızlı geçen zamanda kaybolup gitmeyecek mi?
Gelenler gidenler, bütün hepsi yaptıklarını yada projelerini sayıyorlar. Şöyle böyle yapılıyor. Fakire fukaraya şu kadar yardım yapılıyor, bu kadar köprü, şu kadar bilmem ne sıralanıyor.
İyi ama toplum sevmezse devam edebilir mi? Adil ve milli değerlere dayanmayan bir sistem dayatmayla gidebilir mi?
İnanın, ben halkın genelinin bu yapılanları kullansa ve faydalansa da dinlediğini bile sanmıyorum. Herkes yine her zaman olduğu gibi sevdiğine beğendiğine gönlünü verecek. Bunlar ancak sevgiye giden yolda birer araç olabilirler.
Ülkemizde de bu güne kadar başarıya yada projeye oy verildiğini görmedim. İnsanlar sevdiğine destek veriyor. Kendisini sevdirebilirse idareci devam edebiliyor.
Dünyada da böyle olduğunu gözlemliyorum. Kim halkın gönlünde sevgi, muhabbet oluşturabiliyorsa. O kazanıyor.
Güç değil.
Bir siyasi kişi sadece güç ve çıkar ilişkisi ile ulufe dağıtarak siyasete devam edebilir mi? Sonlarını görüyoruz.
Bizim burada da bir dernek yada cemiyet çıkar ve güç dengeleri ile, siyasi hesaplarla oluşturulabilir mi? Bizim derneğimizi oluşturan siyasi hesaplar, kulisler, ekonomik politik süreçler ve dengeler, içerideki kasada ki paracıklar mıdır?
Bir kanaat önderi, bir hocaefendi elini herhangi bir tarafa uzattığında binler, milyonlar o tarafa dönüyor hareket ediyor. Sadece geçinecek kadar bir evi, küçük bir maaşı olan bir adam tüm ülkeyi etkileyebiliyor.
Kunte Hacı ölümünden 100 yıl sonra bile dualarla anılıyor. Bütün yaşlı kadınların dillerinde rahmet temennileri ile.
Sevgiden başka nedir bu? Halkının sevgisini kazandığını görmüyor muyuz?
Onu bu günde yaşatan bu değil mi?
Toplumu kandırarak bu sağlanabilir mi?
Üç beş kişi kanabilir ama bütün bir millet asırlarca kanar mı?
Giyecek bir elbiseden başkası olmayan bir Gandhi; güçsüz, hasta zayıf hali ile bir ülkeyi kuruyor. Sadece taraftarlarının ona sevgisi ile.
Resul-i Zişan efendimiz(s.a.) çölde yaşayan bir kişi olarak ne kadar güçlüydü? Bizans sarayları, acem kisraları hep önünde eğilmedi mi? Onun asırlar süren mucizevi etkisi habibullah (Allah’ın sevgilisi) olmaktan kaynaklanan sevgiden gelmiyor mu?
Öyleyse değerli vaynahlar ailemizde, komuşuluğumuzda, derneğimizde, siyasetimizde, ticaretimizde sevgiyi güçlendirecek dinamiklerle dürüst, muhabbetkar, affedici olmak gerekmez mi?
Allah için sizi seviyorum ve aranızda bunun için varım.
Beni affediniz.
Beni sevginizle kucaklayınız, gücünüzle itmeyiniz.
Sevgi sizinle olsun.
Selam ve dua ile

Yahyahan Güney
Başakşehir
2011 04 15

 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir