Ciğardig
Bu gerçek hayatta yaşanmış bir hikayedir.
Sebile hala gayet mazbut, sessiz, kendi halinde bir kadın idi. Soğuk bir kış günüydü. Sac sobanın odun ateşiyle kızarıp yanında oturana biraz öte git dediği bir anda Sebile hala söze başladı.
Kuşların göç zamanıydı. Ayağı kırılan bir kuş uçmak için çırpınıyor ama ayağı onun uçmasına engel oluyordu. O kendi ailesiyle bu yüzden sıcak ülkelere göçememiş oracıkta kalmıştı. Onun bu merhamet talep eden halini görüp içeri aldık.
Onu besledik iyileştirdik.
Bizim için bir eğlence mutluluk kaynağı da olmuştu. Derken kış geçti bahar geldi. Havalar ısındı. Göçmen kuşlar geri dönmeye başladılar. Evde bakımını yaptığımız kuş ile göçten gelen kuşları buluşturduk ve onları gözlemlemeye başladık.
Ayağı kırılan kuş göçten gelen kuşlara öyle hararetli, öyle hararetli ötüyordu ki etkilenmemeniz mümkün değildi. Her ne kadar ötüyor desek de aslında konuşuyordu.
Evet kendi lisanında konuşuyordu. Onlara bir şeyler anlatıyordu. O konuşuyor sonra karşısındakiler konuşuyordu. Böylece bir zaman, bir süre geçti. Sonra ayağı kırılan kuş aniden düştü ve öldü.
Bir garip durumdu bu.
Ayağı kırılan kuş onlara neler söyledi. Onlar hangi haberleri ona verdiler bilmiyorduk.
Merak içindeydik ve asla öğrenemeyeceğimiz, bilemeyeceğimiz bir hadiseyle karşı karşıya kalmıştık.
Bütün canlıların hisleri, acıları, merhametleri, sevgileri, hasretleri vardı. Bir kuşun ölümü insana dokunuyorsa insandır.
Eskiden bir mahallede, köyde insan vefat etse üzülürdü insan. Yasını tutardı. Şimdi sıradanlaştı ölümler.
Depremde çöken binanın altındakilerle dalga geçilen, sel sularına kapılmış gideni kurtarmak yerine video çeken insanlar türedi.
Acılarla dalga geçilir oldu.
Dünya Narsist insanlarla doldu.
Onlara insan denirse tabi.
Hami ÖZDİL
Ciğardig bir kırlangıç türü