ÇEÇENLER VE ALAN DEVLETİ YAHUT ÇEÇENİSTANDA BULUNAN ALAN MEZARI

Arkeoloji önemli bir bilim dalıdır. Bunu bir kaç yüzyıl önce fark eden bugünün dünyayı elinde bulunduran gücüdür, güçleridir.

Anadolu, Mezopotamya ve Levant tarihinin Çeçen dili olmaksızın tam olarak anlaşılması imkansızdır.

“Sümer kayıtlarında anlatılan tufan olayının kahramanı Ziusudra, Bâbil versiyonundaki kahramanın adı Utnapiştim’dir. Ziusudra, “ömrü uzun olan”; Utnapiştim, “hayatı yaşayan” anlamına gelir.”

Anlaşılan o ki Nuh tufanı olarak bilinen bu doğa olayı ve Nuh adıyla Kur’an’da geçişi ile bildiğimiz kişi için sonraki kavimlerin farklı isimlerle zikrettiği isimlerin anlamlarını hayatı yaşayan, ömrü uzun anlamına geldiği tezi de tartışmaya açıktır. Ancak gerçek olan şu ki isimlerin sonraki neslin ona ait bir sıfatını veya bir özelliğini belirttikleridir. Bir kavme izafeten Kur’an’da zikredilen Nuh isminin topoğrafik, etnik isimleri Anadolu’da, Levant’da ve Mezopotamya’da açık bir biçimde görmekteyiz. Bu ise Nuh, Nah, Noh varyasyonlarını gündeme getirir. Bugünkü Suriye’nin kuzeyinde antik dönemde Hitit kayıtlarında gördüğümüz Nuhaççi krallığı, bugün Mitanni olarak isimlendirilen ancak Mısır kayıtlarında Nah arin olarak geçen, tarihçi Fahrettin Kirzioğlunun Nohçiden başka bir şey değildir dediği Nahçıvan isimleri bir gerçeği bize sunar. Buna oldukça önemli bir gerçeği daha ilave etmemiz gerekir; Hitit isminin bugünkü araştırmacıların verdiği isim olmak üzere Hititlerin kendilerine Neşha demelerini. Bu tarihsel olarak Çeçenlerin kendilerine verdikleri isimlerin varyasyonlarından birisidir.

Bu girişi özellikle şunun için yapıyoruz; Hatti ve Hititin farklı olduğu değerlendirmesi, Urartu dilinin veya Huri dilinin Hitit dilinden tamamen farklı olduğu yanılgısını belirtmek içindir. Oysa bunlar aynı dil kökenine, aynı etnik temele dayalıdır.

Ancak her şeyin siyasi geliştiği ve ortaya atılan hipotezlerin ispatı için çabalayanları ve onların gerçeği göz ardı etme gayretlerini de göstermeyi amaçlıyoruz. Açıkçası bugün araştırmacıların atladığı bir gerçek var. Bugünkü coğrafyasıyla Çeçenlerin izole ve tarihsel anlamda bu coğrafyanın dışında varlıklarının olabileceğini görmemeleridir. Bu ise tarihin ve antik Anadolu dillerinin yapısıyla ilgili bilgi eksikliğine ve aynı zamanda yazılı belgelerin tam olarak anlaşılmasına engel olmaktadır.

 

İkinci dünya harbinde Sibirya ve Kazakistan’a topyekun sürgün edilen Çeçenler ve onlarca yıl Çeçensiz kalan bir Çeçenistanda atalarından kalan tüm yazılı belgeler ve bilgiler yağma edilmekle kalmamış aynı zamanda arkeolojik araştırmalarla elde edilen materyaller yağma edilmiştir. Gerçek tarihin açığa çıkmasının arzu edilmediği bir çağda yaşıyoruz. Çeçenleri ne kadar tamamen bitirmek isteseler de Tanrı bunu istemiyor. Onlara ait olanı ne kadar çarpıtmak isteseler de Tanrı bunu istemiyor. Bugüne kadar Alan devletinin Osetlere dayandığı yazılıp çizilmiştir. Çeçen tarihçilerin Çeçen merkezli bir konfederasyon olduğu bilgisine karşın tamamen Osetlere bağlama çabalarının yine maksatlı olduğu anlaşılıyor.

Yakın zamanda Alhan isimli yerleşim yerinde dokuz metre derinlikte ortaya çıkan bir mezar yapısı var. Öncelikle bu isim üzerinde duracağız. Çeçen dilinde a sesi e-a arası olmak üzere ala, al-i bey, üst kişi, bir anlamda kral anlamında bir sözcüktür. Alan -n eki sıfatlaşma ve iyelik anlamı vermek üzere bey, kral, krallığa ait anlamını verir. Bu bizim yorumumuzdur. Alhan yurt ise beyin bulunduğu yerleşimi belirttiği düşünülebilir. Ortaya çıkarılan mezardaki buluntular ve niteliği bunu göstermektedir. Mezarda bulunan eserlerin Çeçen motiflerini yansıttığı görülür. Mezar yapısı ise odaları olan bir yapıdadır. Bu mezar biçiminin Urartu mezar yapısıyla örtüştüğü görülür. Atın ayrı bir odada gömülü olması ise at gömme gelenekleri ile karşılaştırıldığında farklılık gösterir. Bu fark ile inanç, etnik ve yerel bir temele ait olduğu fikri öne çıkar.

“Ağrı-Patnos/Liç Kalesi’nde rastlanılan bir mezarda iskeletleri çevreleyen ve kurban edilerek mezara konulduğuna inanılan üç ata ait kemikler ortaya çıkarılmıştır (Öğün 1978: 648; Derin 1993: 125; Yiğitpaşa 2010: 185). Mezar, Urartu dünyasında örnekleri sıklıkla görülen oda mezar tarzındadır. B. Öğün, Liç’te at iskeletlerinin belirlendiği mezarın biçimsel benzerlerinin Altıntepe ve Kuşçu’da da yer aldığını belirtir (Öğün 1978: 648). Liç’in yanı sıra Kayalıdere ve Van/Altıntepe halk mezarlığında da at defini olduğuna dair ipuçları bulunmaktadır. Sevin, Altıntepe mezar odalarında at kemiklerine rastlanıldığını belirtmektedir (Sevin 2012:95). Kayalıdere çalışmalarını gerçekleştiren C. A. Burney, burada nemli toprak dolgusunda kemiklere tam olarak ulaşılmamış olsa da atların gömülmüş olabileceği düşüncesini dile getirmiştir (Burney 1966: 167). A. Batmaz, Urartu ölü gömme gelenekleri kapsamında atın kurban edilerek mezara bırakıldığına dair kesin sonuçlar olmasa da Ayanis Kalesi’nde de birkaç at iskeletiyle karşılaşıldığını belirtir (Batmaz 2013: 823). Burada, sınırlı miktarda at kemiğinin köpek ve sığır kemikleriyle bir arada bulunduğu aktarılmaktadır (Stone ve Zimansky 2001: 361). (Erdan, s. 51)”.

 

Bugün ortaya çıkan arkeolojik bulgular at gömme geleneğinin binlerce yıllık olduğu ve farklı coğrafyalarda görüldüğünü göstermektedir. Erdan’ın “Urartu kültüründe atın kurban edilerek mezara konulduğuna dair bilgiler yukarıda değindiğimiz üzere yetersizdir ve yazılı kaynaklar yeni Asur mezar listelerinin aksine bu konuda herhangi bir bilgi sunmamaktadır. Bu nedenlerle at gömme geleneği tam olarak uygulanmış olsa dahi biçimsel ve teknik yönleriyle incelenememektedir” (s. 51) görüşünün Urartularla ilgili yeterli yazılı kayıt ve araştırmaların ortaya çıkarılmaması ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Böyle olmakla birlikte mezarın odalı yapısının Urartularda da benzer oluşu ve bu temele bağlı olarak benzer uygulamanın olmasının araştırmalara yansıyacağını düşünüyorum.

Atın gömülmesinin bir etnik yapıya ait olmadığını, Pagan inanışların tezahürü olduğunu görebiliyoruz.

Bunun Çin hanedanlıklarından tutun, Filistin’de, Anadolu’da, Kıbrıs’ta, Ege adalarında, İdil bölgesinde M.Ö. 5000’li yıllara uzandığını düşündüğümüzde yaygın bir dinsel inanışın gereğini yansıttığını anlayabiliriz. “Uzakdoğu’nun yaygın inançları olan Brahmanizm ve hinduizmin öncülü sayılan Vedik Dönem’in en önemli dini etkinliklerinden biri, kralın görev teslim töreni olarak tanımlanan ve atların kurban edildiği Ashvamedha Töreni’dir (Mallory ve Adams 1997: 278). MÖ 900-700 yıllarından, MS 12. yüzyıla değin devam ettiği bilinen törene dair bilgilerimiz daha çok yazılı kaynaklar aracılığıyla edinilmektedir. Oldukça kapsamlı bilgiler içeren kaynakların aktardığı bilgilere göre, kralın kontrolünde gerçekleşen tören yaklaşık bir yıl sürmekte, kralın özel olarak seçtiği at bu süre zarfında serbest bırakılmakta, geri döndüğünde ise kurban edilmektedir (Zaroff 2005), (Erdan, s. 43). Bu Atın kurban edilme geleneğinin dini bir ritüele dayandığını göstermektedir.

“İran, at gömme geleneğiyle sıklıkla karşılaşılan bir diğer coğrafyadır. Burada Hasanlu, Marlık, Dinkha Tepe, Baba-Jan, War Kabud, Kaluraz, Gohar Tappeh ve Godin Tepe gibi merkezlerde görülen geleneğin izleri, farklı dönemlerde takip edilebilmektedir. Marlık’da MÖ 2. binyıl sonlarına tarihlenen üç mezar içinde atların varlığı, kazılar sırasında ortaya çıkarılan diş kalıntıları ve at koşum eşyaları aracılığıyla saptanabilmiştir (Kuz’mina 2007: 373; Potts 2014: 57). (Erdan, s. 44) Anadolu’da ilk arkeolojik kanıtlar ise Neolitik Çağ yerleşimi olan Çatalhöyük’den elde edilmiştir (Russell ve Martin 1998). Çatalhöyük’te bulunan at kemikleri MÖ 7000 gibi eski bir döneme tarihlendirilmektedir (Darden 2001: 194), (Erdan, s.47). Anadolu’da bir mezar içinde at kemiklerine rastlanılan en eski merkez Aşağı Salat’tır. Diyarbakır’ın Bismil İlçesi yakınlarında yer alan mezarlık sahası İlk Tunç Çağı I’e (MÖ 3200- 3000) tarihlendirilmektedir (Erdan, s.47). Yine “MÖ 2. binyıl Hitit kültüründe de at kurbanı ve bunların mezarlarla ilişkileri olduğuna dair izler bulunmaktadır. Yazılı kaynaklar aracılığıyla da doğrulandığı üzere Hitit ölü gömme geleneklerinde hayvan kurbanının özel bir yeri vardır (Sevinç 2007). V. Haas, bu kaynaklardan birinde Hititlerin dini törenlerinde atları yakarak kurban ettiklerine değinmektedir (Haas 1994: 417-418). Hitit yazılı kaynaklarına göre atlar, ölü yemeği törenlerinin 7. gününde kurban edilmektedir. Söz konusu günde diğer ritüeller sırasıyla gerçekleştirildikten sonra, yakılan tüm nesnelere ait küller, töreni yürüten yaşlı kadın tarafından “at ve öküz kafalarının yakıldığı yere” taşınmaktadır (Collins 2002: 327). Yazılı kaynaklara paralel uygulamalara iki merkezde rastlanılmaktadır. Bunlardan ilki Boğazköy/Büyükkaya’nın yakınlarında tespit edilen Osmankayası Mezarlığı’dır (Res. 11). Osmankayası’nda kremasyon geleneklerini yansıtan urne mezarların altında ve çevresinde 13 equid’e ait iskelet kalıntıları tespit edilmiş, bunlardan en azından birinin bütün olarak gömüldüğü anlaşılmıştır (Bittel vd. 1958: 16; Akyurt 1998: lev. 27c), (Erdan, s. 47) Bu bilgilerden anladığımıza göre Hititlerde de ölü gömme geleneği hem yakılarak, hem de bütün halinde olduğudur. “Yazılı kaynaklar at gömme geleneği hakkında geniş bilgilerle doludur. Yeni Asur (MÖ 911-612) yazılı kaynaklarında at gömme geleneğine dair metinler bulunur (Erdan, s. 40).

 

Bütün bu tarihsel bilgiler bize at gömme geleneğinin yaygın bir pagan inanışı olduğunu göstermektedir.

Bu çerçevede Çeçenistan’da, Alhan yerleşiminde ortaya çıkan mezarın yapısı ve at gömmenin bir dini inanışla ilgisi Urartu, dolayısıyla Anadolu ile de bağını gösterdiği düşünülmelidir.

Bütün bu tarihsel bilgilerden sonra çok önemli bir bilgiyi de ilk kez burada paylaşmak isterim.

Mezardaki kişinin DNA analizi yapılmış ve kazıyı gerçekleştirenlerden birisinin atası olduğu ortaya çıkmıştır.

 

Her şeye rağmen tarihsel gerçeklerin açığa çıkması umudunu yinelemek istiyorum.

 

 

Kaynakça:

Erdan E. (2016). Başlangıcından Demir çağı Sonuna Kadar At gömme Geleneği ve Anadolu’daki uygulamaları, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Sayı 153:39-58

https://tr.wikipedia.org/wiki/Nuh%27un_Gemisi

 

Hami ÖZDİL

 

Not: Mezar görüntülerini aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/2Joc0UVwRvY?si=mZJjujY4RydYVJQT

 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir