HAMİRZA İLE CAMİRZA YA DA KAVGANIN DA BİR NAMUSU OLMALI
Vakta ki Çeçenler Çardak beldesine ilk yerleştiklerinde bugünkü yerleşim yerinin ormanlık bir alan olduğunu büyüklerimiz söylerdi. Tabi yer yer orman ağacı olduğunu da düşünebiliriz. Bunun kanıtı, yanlış hatırlamıyorsam Tokaların evinin bahçe kısmında yer alan belki de seksenli yıllara kadar mevcut uzun iki ardıç ağacı idi.
Büyüklerimizin anlattığına göre o dönemlerde iki kardeş olan Hamirza ile Camirza kağnı arabası ile bugünkü Maharbi Pınarının olduğu bölgeye kışlık odun ihtiyacını karşılamak amacıyla oduna giderler. Fakat her nasılsa iri bir ayı ile karşılaşırlar. Güçlü Ayı saldırır. Bir Hamirza’yı altına alır, bir Camirza’yı. Tabi iki kardeşte üzerlerinde taşıdıkları kılıçları vardır. Fakat ayının ani saldırısı hırpalanmalarına netice vermiş olmakla birlikte kılıç kullanılmıştır.
Çeçenlerde kılıcı kullanmanın da bir namusu, bir adabı vardır. Rakibe kılıçla asla dürtülmez. Bu oldukça ayıp, kınanacak bir durumdur.
Ayının kardeşlerden birini altına alıp hırpalaması esnasında, zor durumda olmasına rağmen altta, yerde sırtüstü hırpalanan kardeş, elinde kılıcı olan kardeşine sakın ha dürtmeyesin, yani kılıcını dürtme, hamleni sakın ha bu şekilde yapma dediği nakledilir.
Akşam yakınları, köylü hala dönmeyen iki kardeşin peşlerine giderler. Olay mahalline ulaşanların gördüğü manzara; kağnı arabası, öküzler bir yerde, Ayı kanlar içinde ölü olarak bir yerde ve iki kardeş yaralı yerde yatmaktadır.
Ayı dahil kardeşler kağnı arabası ile eve getirilir. Yaralar sarılır, tedaviye başlanır.
Bu yaşanmış hikaye de Çadak beldesinin o dönemdeki bitki örtüsü, yabani hayvan çeşitliliği, yaşam biçimi, kişilerin psikolojik davranış şeklini anlayabiliyoruz.
Ama bu hikayede, belki de bir çokları tarafından zor durumdaki kardeşin ölümle burun buruna olmasına rağmen kılıcın dürtülmesine karşı söylenen sözleri garip karşılanabilir. En zor zamanda bile geleneğin gereği kavganın namusuna halel getirmeme arzusu bugün anlaşılması zor gelebilir.
Sonuç olarak, bana göre bu hikayede anlaşılması gereken bir şey daha var.
O da ister sözlü kavga, ister siyasi kavga, ister yumruklu tekmeli kavga, ister silahlı kavga olsun fark etmez; kavganın da bir namusu olmalı.
Evet.
Kavganın bir namusu olmalı.
Hami Özdil