Çeçen Dilinin Geleceği 2
ÇEÇEN DİLİNİN GELECEĞİ
Genetik olarak aidiyeti olanların bir çoğunun, bu dilin konuşulmasını umursamayacakları günün bu gün olduğu gerçeği ile yüz yüzeyiz. Galiba bu cümleden daha ötesi, insanlığın geleceğinin tehlikede olduğunu söylediğimizde yanlış bir cümle kurmuş olmayız. Gelecekte ulus olma vasfının ne kadar muhafaza edilebileceği sorusunun oldukça önem kazanacağı bir süreci yaşadığımızı düşünüyorum. Tabi bu sorunun sorulmasının gerekçesi ise, insanın insan olma vasıflarına ne kadar sahip olduğu ile ilgilidir. Konunun dil boyutuna devam edecek olduğumuzda, öncelikle Çeçenistan dışında, Çeçen etnik kimliğine sahip olanların, bulunduğu ülkelere aidiyeti ve bağlılığının sorgulanamaz olduğunun vurgulanması gerekir. Bu bağlamda Türkiye’de, Kuzey Kafkasya’dan göç etmiş insanların nesillerinin, demografik olarak ciddi bir sayıya baliğ olduğu belirtilmelidir. Bu etnik yapıların içerisinde yer olan Çerkezler için son yıllarda orta öğretimde seçmeli ders, Lisansüstü eğitimde ise iki üniversitelerde bölüm açıldığı bilinmektedir. Sayıca az olan Çeçenlerin, dilini öğrenmek isteyen ve dedemde Çeçendi (bu söz diğer Kuzey Kafkas menşeliler için de teşmil edilebilir) sözünün sarf edildiği bir noktadaki insanların var olduğu bir durumun tespitinden sonra, resmi olarak böyle bir imkana sahip olmadığını söylemeliyiz. Esasen büyük ve hedefleri olan devlet için bazı şeyleri talep etmeye gerek yoktur. Ancak en vahimi ise talebi dillendirecek yapıda ve gayrette insanlarının var olmaması halidir. İşte tam bu sırada bir özeleştiri yapmak gerekir. Hem nicelik, hem de nitelik olarak ele alabileceğimiz bu topluluğun, kişisel ve sosyal bazı hastalıkları bünyesinde barındırması ileriye dönük olumlu eylemlere izin vermediğinin gözlemlenmesini mümkün kılmaktadır. Bu hastalıkların bazılarından söz edecek olduğumuzda, iletişim kurmaktan kaçınmayla birlikte ön yargılı olma, tolerans ve empati yeteneğinden yoksunluk, dar düşünce biçiminin kişiye hakimiyeti ile haset, kibir ve karşılıklı sevgi ikliminden mahrumiyeti sıralayabiliriz. Ayrıca ülkede var olan ideolojik ve siyasi düşüncelerin kişilerdeki uç hakimiyeti, nefret boyutunu da gündeme taşımaktadır. En kötüsü ise kimsenin eksikliği, sorumluluğu kendisinde hissetmemesi ve kendisini sorgulamamasıdır. Önce nefsime söylediğim bu keskin sözlerden sonra 1913 yılında basımı yapılmış, o günün fiyatı ile üç kuruşa satışa sunulmuş olan ve Ahmed Hamdi isimli kişinin tabettiği Çeçence mevlitten söz etmek istiyorum. Arap harfleri ile yazılmış olan bu eserin ayrıca son sayfasında Ahmed Hamdi şunları söylemektedir; “Nokhçuo mettah haşte dullu ceyniş tab a dou şe kiçam khelır khaituvu veciri=Nokhço dilinde gerekli olan kitapların yayınlanması hazırlıkları içinde olduğumu bildiririm kardeşlerim”.
Ahmed Hamdi’nin başkaca eserleri tab edip etmediğini bilmiyoruz. Ancak o dönemde böyle bir eseri tab ettiği için minnet duyuyor, kendisini saygı ve rahmetle anıyorum. Belki onu bilen insanlar vardır. Eğer elinde bahsettiği başkaca tab ettiği eseri olan, onu tanıyan, bilen varsa, iletişim kurmalarını arzu ederim. Tabi bizim ilgilendiğimiz husus eserin dini bir içeriğe sahip olması değildir. Kısmen de olsa Nax dilinin yapısını yansıtması, o dönemde sözlü konuşma şeklinin bir anlamda yazıya yansıması, gramer kurallarını belirlemede katkı sağlayıcı kaynak niteliği taşımasıdır. Buradan yaptığımız çıkarımların paylaşılması Nax dili bakımından önemli olduğu gibi, tarihsel anlamda da bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Bu eserin içeriği ile ilgili düşüncelerimizi arz etmeyi amaçlıyorum. Eğer camiamızda filoloji eğitimi almış kişiler varsa iletişim kurmayı ve onların da bir sorumluluk almasını arzu ederim. Şimdi Çeçen-İnguş-Batsbi dili grameri çalışmaları ile öne çıkan Y.D.Deşirev, İ.A Arsakhanov, Z.K.Malsagov, A.İ Khalidov, İ.A. Ozdoyev, Zülay Hamidova gibi bazı isimleri zikretmek isterim. Çeçen-İnguş-Batsbi ve Çeçen diyalektleri üzerine araştırmalar ve gramer sahasında verilmiş eserler mevcut olmakla birlikte, dilin yapısının ortaya çıkartılması noktasında yeterli araştırmaların olmadığı Çeçen dili dilbilimi çevresince dillendirilmektedir. Ayrıca bu araştırmada diyaspora kısmının eksik olduğunu belirten isimlere rastlanabilir. Dilden bahsederken öncelikle tarihsel geçmişten de bahsetmek gerekir. Bir bölüm tarihçiler ve dilbilimciler arasında iber-Kafkas dillerinin ortak bir kökene sahip olduğu görüşü hakimdir. Khalidov, Chikobava’nın şu görüşlerine yer verir:”İber-Kafkas dilleri ortak bir kökene sahiptir. İber-Kafkas dil topluluğunun çöküşü bir sorundur. Bu çöküş uzak geçmiştedir. (en az MÖ 2 bin yıl). Bununla alakalı süreçler elbette Kafkas topraklarında değil, sınırlarının dışında gerçekleşti. Kafkasya’nın güney bölgesinde – Küçük Asya ve Batı Asya’da. Kafkasya toprakları üzerine, Abhazya-Adıge, Nah, Dağıstan, Kartvelian kabileleri ve halkları, çağımızdan çok önce güneyden yavaş yavaş göç ettiler.”1 (A.İ Khalidov-Gramatika Çeçenskogo yazıka-Syf.37) Bu görüşün doğruluğu ya da yanlışlığı ise, tarihsel araştırmalar ve antik dillerle netleşecek dilsel bağ ile ilişkilidir. Diğer taraftan Khalidov Hatti-Adige dil benzerliği görüşlerine, Hatti-Adige gerekçesin mukabil, dilbilimsel akrabalık Nakh dillerine yakın olarak başarıyla yorumlanabilir demektedir. “Örneğin, sesli harf + n, genetive durumun bir göstergesidir. (burada karşılaştırın nakh -an -in kelime formları cinsi. n. bēran, gālin); -eš, -aš – göstergeler, çoğul nesne (çapraz başvuru nakh. bēr – bēraš “çocuk – çocuklar”, gāli, – gālieš “çuval – çuvallar”); ђa, – ka – yerel göstergeler (bkz. Nakhsk lōmaђā “dağa”, lämnaš-ka “dağlara”).”2 (A.İ Khalidov- Gramatika Çeçenskogo yazıka -syf.41) Anadolu antik dillerle ilgili araştırmalarda önceleri Hattiler Proto Hitit olarak kabul edildi. Sonraları ise Hatti ve Hitit dilleri ayrı olarak kabul edilmiştir. Kahilidov’un belirttiği Hatti -an genetive ekinin Hitit dili içindeki varlığını örneklendirmek mümkündür. Yazının ilerleyen kısımlarında ayrıntılı gramatikal incelemelerin amaca ışık tutması beklenebilir.
Hami Özdil
Kaynakça
1A.İ Khalidov- Gramatika Çeçenskogo yazıka -Grozni-2013
2A.İ Khalidov- Gramatika Çeçenskogo yazıka -Grozni-2013
Resim; Ahmed Hamdi Çeçence mevlit
Hami kardeşim eline yüreğine sağlık Özellikle Türkiye de son yıllarda hızla unutulan ve kaybolmakta olan Çeçencenin bu durumuna çok güzel dikkat cekmissiniz